EYLÜL-EKİM 2023 / ÖNDER ÇİFTÇİ

Ellerinin bereketiyle tarıma güç veriyorlar


Sema ÖZAY    

27.12.2023 


Dünyanın en eski ve önemli mesleklerinden olan çiftçilik, nüfusun her geçen gün artmasına karşılık doğal kaynakların gittikçe azalmasından dolayı günümüzde daha da önemli hâle geldi.

 Tüm canlıların gıdasını üreten çiftçiler, gerek dünyada ve gerekse de Türkiye'de, tarımsal üretimin ve kırsal hayatın sürekliliğinin sağlanmasında en önemli rolü oynuyorlar. Hayatın her alanında emek veren kadınlar ise ülkemiz tarım sektöründe yaklaşık olarak erkeklerle eşit sayıda istihdam ediliyor ve ellerinin bereketi ile tarıma güç veriyorlar. Kadınların tarımsal alanda, kaynakların sürdürülebilir kullanımında, gıda üretimi ve güvenliğinde sahip oldukları önemli konumdan hareketle her yıl 15 Ekim, tüm dünyada Dünya Çiftçi Kadınlar Günü olarak kutlanıyor. Bu özel günde biz de ülkemizde kırsal kalkınmanın fedakâr emekçileri olan kadın çiftçilerimizden Sueda Bektaş ve Arzu Gündüz’ün başarı hikayelerini sizlerle paylaşmak istedik.   

HAYALLERİNİN PEŞİNE DÜŞTÜ; KÖYDE KÜÇÜKBAŞ HAYVAN YETİŞTİRİYOR

Geçmişinde köy hayatı olmamasına karşın hayallerinin peşine düşerek 4 yıl önce eşiyle birlikte Eskişehir’in Yenisofça köyüne yerleşen Sueda Bektaş kendi işletmesinde küçükbaş hayvanlarını yetiştiriyor. Doğayla iç içe yaşamayı çok sevdiğini ve huzur bulduğunu söyleyen 29 yaşındaki kadın girişimci Bektaş çocuğunu da köyde büyütmekten mutlu olduğunu anlatıyor. Nasıl karar verdiler, yaşadığı zorluklar var mı,  hedefleri neler okurlarımız için anlattı.  

Sueda Bektaş kimdir? Köyde yaşamaya nasıl karar verdiniz, anlatır mısınız?

Aslen Eskişehirliyim. Evleninceye kadar Eskişehir’de ve lise döneminde İstanbul’da yaşadım. Eşimle de İstanbul’da tanıştık, evlenince Eskişehir’de yaşamaya başladık. Ben de eşimde çalışıyorduk. Bir giyim mağazasında 3 yıl müdür yardımcılığı yaptım. Oğlumun doğacağını öğrendikten sonra biraz da zor bir gebelik dönemi yaşadığım için mağazadaki işimi bıraktım. O sırada Anadolu Üniversitesi Açık öğretim Fakültesi Laborant ve Veteriner Sağlık ön lisans programını okuyordum.  Hayalimde hep bir köyde yaşama fikri vardı. Doğayla iç içe yaşamayı çok seviyordum. Şehrin kalabalığı adeta beni boğuyordu, nefes alamıyordum. Her fırsatta köye gidelim, diyordum. Ama  geçmişimde bir köy tecrübesi yok. Eşim de İstanbul’da doğup büyümüş. Şartlar da böyle olunca beni şehre bağlayan hiçbir şey kalmadı. Sonunda ben, eşim ve kardeşim hayallerimizin peşine düşerek Odunpazarı ilçesine bağlı Yenisofça köyünde 42 dönüm bir arazi aldık.  Üzerine de taşınabilir bir ev ve hayvanlarımız için ahır yaptık. Tüm imkânlarımızı kullanarak macar merinosu ırkından 100 tane koyun aldık. Burada eşim Osman’la birlikte hayvanlarımıza bakıyoruz. Damızlık ve besi hayvanı yetiştiriyoruz. Şehre yakın bir köydeyiz. Köy hayatının huzurunu, sadeliğini yaşıyoruz ama Eskişehir’den de uzak değiliz.

Fotoğraf Galerisi

UZMAN ELLER DESTEĞİ BENİM İÇİN ÇOK İYİ OLDU
İşletmeyi kurarken her hangi, bir destek aldınız mı?
 
Bir taraftan köy hayatını öğrenirken diğer taraftan işletmemi geliştirmek için arayışım hep sürdü. Geçen sene Tarım ve Orman Bakanlığının “Uzman Eller Projesi”ne başvurdum. Açıkçası alabileceğime dair çok ümidim yoktu. Hazırladığım ıslah projesi  ile başvuru yaptım, kabul edildi. Ne kadar sevindiğimi anlatamam. Temmuz ayında 100 bin lira hibe desteğiyle dişi 29 Karacabey merinosu ve “İle De France” ırkı 2 koç satın aldık. Bu Fransız ırkının et verimi macar merinosuna göre çok yüksek. Yani bu ırktan 30 hayvan 100 merinosa bedel diyebilirim. Tabii az sayıdaki hayvanın yem gideri de az oluyor. Et verimi de yüksek olunca daha yüksek fiyata satabiliyoruz. Melezleme denemesi yaptık başarılı da olduk. Şu an kendi işletmemde bu projeye devam ediyorum. Bu iki ırkı melezleyerek 5 yıllık süreç sonunda tamamı “İle De France” ırkı sürü oluşturmayı hedefliyorum. Sonra damızlık özelliği taşıyan bu koyunların satışını yapacağım.
 
Bu destek benim için çok önemli bir katkı oldu. Beş yılda yapabileceğim ilerlemeyi bir yılda yapmış oldum. İnsanlar kendi imkânları ile bunu yapınca bir kaç yıl borç ödemek zorunda kalıyorlar.
 
Hedefleriniz neler?
 
Buradaki her şeyi, evimizin yerine kadar bir deftere yazıp çizip o şekilde kurduk. Şu anda o düşündüğümüz, hayal ettiğimiz her şey yavaş yavaş gerçek oluyor. Çoğu da gerçek oldu. İnşallah daha da iyi olacak. Amacımız sürümüzü büyütmek, damızlık koyun yetiştirip satmak. Bazı ekipmanlarımız eksik, mesela bir traktörümüz yok. Yemlerimizin çoğunu arazimizde ve kiraladığımız yerlerde kendimiz üretiyoruz. Macar fiği ve tritikale yetiştirdik. Bunları balyalamak için makinamız yok. 

Fotoğraf Galerisi

KUZULARIN ENERJİSİ HER ŞEYE DEĞER
Köyde yaşamaktan memnun musunuz, başkalarına tavsiye eder misiniz?
 
Köyde dördüncü yılı dolduruyoruz. Köy hayatı ve küçükbaş hayvancılık zor olmasına rağmen hayatımdan memnunum.  Çünkü bu benim kendi seçimim. Burada durmak benim için çok keyifli bir şey. Soba yakmak bile ayrı bir zevk. Herkese önerdiğim bir doğallık ve özgürlük var. Kış şartları bizi zaman zaman zorluyor tabii. Hayvanları korumak, susuz yemsiz bırakmamak için sürekli tetikteyiz.  Güne sabah erken başlıyoruz. Geliyorum yemlerini hazırlıyorum. Bazen eşim yapıyor, bazen birlikte yapıyoruz. Yemleri hazırladıktan sonra hayvanları çıkarıyoruz. Sularını veriyoruz. Köpeklerimizin yiyeceklerini verip sonra kendi kahvaltımızı hazırlıyoruz. Günlük ev işlerimi yapıyorum. Daha sonrasında hayvanların akşam yemlemesi geliyor. Hayvanların doğumları genellikle geceleri oluyor, bundan dolayı bazen uykusuz kalıyoruz. Ama kuzuların enerjisi her şeye değer. 
 
Benim burada huzurlu olmamın sebebi kendi isteğimle gelmiş olmam. Zorunluluklar insanı mutsuz ediyor. İmkânların kısıtlı oluşu da köyden uzaklaşmaya neden oluyor. Benim çocuğum bu sene okula başladı. Köy okuluna göndermeyi çok istedim. Ama kendi bulunduğumuz köy dahil, 7-8 köyden okula gidecek 5 çocuk çıkmadı. Çıksaydı okul açılacaktı. Bu nedenle çocuğumu her gün 30 km yol yaparak Eskişehir’e getirip götürmek zorunda kalıyorum. Zorluklar bu açıdan var. Onun dışında doğaya uyumlu bir hayat yaşıyoruz. Hava kararıyor evimize çekiliyoruz. Güne erken başlıyoruz. İklim ve doğal şartlar ne gerektiriyorsa onu yapıyoruz. Elbette köy işleri zaman zaman bir kadın için ağır gelebiliyor ama ben severek yapıyorum. 
 
Büyükşehirden bunalan ve doğayı sevenlere elbette tavsiye ederim. Eminim köylerde gençler çoğalsa imkânlar da iyileşecektir. Doğanın döngüsüne şahit olmak bir keyif. Çocuğum özgürce büyüyor. Şehir yaşantısında işten eve döndüğünüz zaman da etrafı rahatsız etmemek için kısıtlı ortamlarda yaşanıyor. Köyde olağanüstü bir özgürlük var.

Fotoğraf Galerisi

ÜRETTİĞİ SİRKE ÇEŞİTLERİ SAYMAKLA BİTMİYOR 

Arzu Gündüz. 51 yaşında, iki çocuk annesi. Ordu’da yaşıyor. Küçük oğlunun hastalığı ile başladığı sirke yapımı, kendisi için de üreticiliğin ilk adımı olmuş.  4 çeşit sirkeyle yola koyulan kadın girişimci, şu an bölgede yetişen meyvelerden 56 çeşit sirke üretiyor ve “Köyden Gelsin Arzu Gündüz” markasıyla satışa sunuyor. Arzu Gündüz kimdir, sirke üretimine nasıl başladı, neler üretiyor, kendi anlatımıyla sizlere aktarıyoruz.

Sizi tanıyabilir miyiz? Sirke üretimine nasıl başladınız?

Ordu’da yaşıyorum. İki erkek çocuk annesiyim. Şu an üniversite öğrencisi olan oğluma, bebekliğinde reaktif havayolu hastalığı tanısı konuldu. Evde hiçbir şekilde kimyasal ve parfüm içeren deterjan ve kolonya kullanmamam gerekiyordu. Öyle ki kolonya kullanmış birisini eve alabilmem için kokusunun üzerinden uzaklaşması gerekiyordu. Doktorumuz bize temizlik için elma sirkesini tavsiye etti. Her türlü temizlikte sirke ve karbonat kullanmaya başladım. En iyisini ve ekonomik olanı bulmaya çalışırken o süreçte kendi bahçemizde yetişen meyveleri sirke yaptım. Sirke üretimi yapmaya böyle adım atmış oldum. Önce elmamız çok olduğu için elma sirkesi yaptım, fazlasını eşe dosta hediye etmeye, ardından arabanın bagajında satmaya başladım. 5 yıl sonra oğlum iyileşti ama ben sirke üretimini bırakmadım. Böylece işi ilerlettim.
 
TARIM VE ORMAN İL MÜDÜRLÜĞÜNDEN ÇOK DESTEK GÖRDÜM
İşletme aşamasına geçişiniz nasıl oldu?
 
İlk defa 2019 Eylül ayında Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ve Ordu Büyükşehir Belediyesinin işbirliği ile düzenlenen Yöresel Ürünler ve El Sanatları Pazarı'nda yaptığım sirkeleri satışa sundum. Böylece profesyonelleşme sürecine girdim. Ulubey ilçesine bağlı Karakoca Köyünde bahçemiz var. Köyde bahçede yetişen elma, armut, muşmula ve üzümün de aralarında bulunduğu onlarca çeşit meyveden sirke hazırlıyorum. Her meyveyi deniyorum, geliştiriyorum kendimi. Bahçemizde olmayan ya da yeterli olmayan meyveleri buradaki üreticilerden alıyorum. Böylece onlara da katkıda bulunuyorum. En iyi, en doğal meyveyi ne zaman ve ne kadar bulursam o zaman sirke yapıyorum. Butik bir işletmeyiz diyebilirim. Üretimin büyük çoğunluğunu evde yapıyorum. Toplu üretime 2,5-3 tonla başladım. İlk başladığımda sirkeleri gıda varillerinde yapıyordum. Şimdi sirkeler için özel dolaplar yaptırdım. 
 
Bu geldiğim noktada Ordu Tarım ve Orman Müdürlüğünün çok desteğini gördüm. Özellikle Ziraat Teknikeri Çiğdem Duyar’ın desteğini, çabasını ve sabrını söylemeden geçemeyeceğim. Onların desteği ve benim çalışmamla şu an hurma, incir, limon, kivi, karayemiş, nar, ardıç gibi sayamayacağım çok meyveden 55-56 çeşit sirke yapıyorum. Son olarak fındıktan sirke yaptım, tescili için de bir süre önce Türk Patent ve Marka Kurumuna başvurdum.
 
Sirkenin yanında, pekmez, reçel, portakal yağı, limon yağı ve kahvaltılık ürünler de üretiyorum. 2 yıldır da Ordu Büyükşehir Belediyesinden kira karşılığı bana tahsis ettiği satış büfelerinde ürünlerimi satıyorum. Şu an üretimde ve satışta ben dahil dörder kişiyiz. Hem üretim hem satışta olmak çok yorucu oluyor. 11 ay önce eşimi kaybettim. Hastalık süreciyle birlikte çok yıprandım. Ama aksatsam da yine de üretimden kopmadım. 
 
Henüz başlangıç aşamasında olan gençlere ve diğer üreticilere mesajınız var mı? 
 
İşin başında bazen, 'Ben bunu başarabilecek miyim? Acaba olacak mı?' diyorsun. O acabaları kafandan atıp yoluna devam etmek gerekiyor. Üretmek o kadar güzel bir şey ki ürettikçe mutlu oluyorsun. Hele bir de satışlar olunca çok daha mutlu oluyorsun. Kimse kendinin geride kalmasına izin vermesin. Herkes içindeki gücü, kapasiteyi hissetsin ve yoluna devam etsin. Ben 4 çeşit sirkeyle yöresel ürünler pazarına çıktığımda, 56 çeşide çıkacağımı hayal bile edemezdim.

Sueda Bektaş Arzu Gündüz kadın örnek çiftçi organik sirke meyve sirkesi uzman eller