MAYIS-HAZİRAN 2023 / GÜNDEM

“Genetik kaynaklarımızı korumak öncelikli görevimiz”


Hülya OMRAK    

08.08.2023 


Türkiye genetik kaynaklarının zenginliği ile dünyanın gözde ülkelerinden biri. 22 Mayıs Biyolojik Çeşitlilik Günü kapsamında Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü Kadir Çokçetin ile bir araya gelerek Türkiye’nin biyolojik çeşitliliği üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Ülkemiz biyoçeşitlilik konusunda dünyanın en zengin ülkelerinden biri. Bu çeşitliliğe sahip olmamızdaki temel etkenler neler?
 
Biyolojik çeşitlilik ülkemizin hazinesidir. Hâliyle zengin bir biyolojik çeşitlilik devletler için bir güçtür. Ülkemiz, topografik yapı ve iklim özelliklerinin farklılığından dolayı 3 floristik bölgeye sahip. Bu sebeple bir kıtada olabilecek tüm ekosistem ve habitat özellikleri de tek başına ülkemizde bulunuyor. Ayrıca ülkemiz, endemik tür oranı bakımından dünyada sayılı ülkelerden biri. Kültüre alınmış pek çok bitki türü ile evcilleştirilmiş pek çok hayvan türünün yabani ataları ülkemizde doğal olarak yetişmekte. Ülkemiz, Avrupa’ya göre küçük bir coğrafyada bulunmasına rağmen Avrupa’ya yakın tür çeşitliliğini barındırıyor. 
 
Biyolojik çeşitliliğimizin sürdürülebilirliği ve geliştirilmesine yönelik atılan adımları anlatır mısınız?
 
Ülkemiz son yıllarda biyoçeşitliliğin sürdürülebilir yönetimini ülke politikası haline getirerek, ekolojik zenginliğimizi korumaya yönelik pek çok adımlar atmıştır. Ülkemiz her alanda kalkınma hamlelerini yaparken bir yandan da biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilirliğini sağlayacak çalışmaları birlikte gerçekleştirmektedir. Biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımına hizmet edecek envanter ve izleme çalışmalarının ulusal düzeyde gerçekleştirilmesi, biyolojik çeşitliliğe ilişkin veri tabanları oluşturulması, biyolojik çeşitliliğin korunmasına katkı sağlayacak olan geleneksel kullanım yöntemlerinin tespiti ve geliştirilmesi amacıyla pek çok proje hayata geçirilmiştir. Bu projelerle ülkemizin biyolojik çeşitliliğindeki nice cevherler gün ışığına çıkartılacaktır.
 
NUH’UN GEMİSİ BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK VERİ TABANINA 2 MİLYONA YAKIN VERİ GİRİLDİ
 
Uluslararası arenada da Türkiye’nin bu eşsiz zenginliğini koruyabilmek amacıyla Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ne taraf olunmuş, sözleşme 14 Mayıs 1997 yılında yürürlüğe girmiştir. Ülkemiz, biyolojik çeşitliliği uluslararası ölçekte koruma çabalarına katkı sağlamak bilinciyle yükümlülüğünü en iyi şekilde yerine getirme gayreti içindedir. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü olarak ülke genelinde biyolojik çeşitliliğimizi korumak ve kayıt altına almak için pek çok proje yapıyoruz. Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Envanter ve İzleme Projesi (UBENİS) ile ülkemizin biyolojik çeşitliliği kayıt altına alınmış ve proje kapsamında elde edilen veriler Nuh’un Gemisi Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Veri Tabanı’na işlendi. Bugüne kadar söz konusu veri tabanına yaklaşık 1 milyon 900 bin veri girişi sağlandı.

Haber Görseli

“BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞE DAYALI GELENEKSEL BİLGİNİN KAYIT ALTINA ALINMASI” PROJESİ
Ülkemizin zengin biyoçeşitliliğinden ekonomik olarak yararlanılıyor mu? 
 
2017 yılında “Gelenekten Geleceğe Biyolojik Çeşitlilik” sloganıyla yüzde 100 yerli ve millî imkânlarla yola çıkan “Biyolojik Çeşitliliğe Dayalı Geleneksel Bilginin Kayıt Altına Alınması Projesi” Cumhuriyet tarihinde bir “ilk” olarak hayata geçirildi. Bu çalışmayla biyolojik çeşitliliğin AR-GE faaliyetleriyle ekonomiye kazandırılması ve genetik kaynaklarımıza dayalı fikri mülkiyet haklarından ülkemizin fayda sağlaması amaçlanıyor. Proje ile halkın tabii biyolojik kaynaklardan faydalanarak geliştirdiği ilaç, gıda, boya, tekstil gibi geleneksel ürünlere ilişkin bilgiler derleniyor. Böylece hem genetik kaynaklarımız hem de nesiller boyunca aktarılarak günümüze kadar gelen, kaybolmasına izin vermediğimiz, genetik kaynaklarla bağlantılı geleneksel bilgilerimiz kayıt altına alınarak korunuyor. Projeden elde edilen çıktılar kısıtlı erişime tabi olan “Geleneksel Bilgi Yönetim Sistemi”ne aktarılıyor. Bu sistem bir yandan yeni ürünler geliştirilebilmesi için AR-GE faaliyetlerine altlık oluşturacak, diğer yandan ise biyolojik çeşitliliğe dayalı geleneksel bilgiler kullanılarak elde edilen ürünlerin patentinin ülkemiz tarafından alınması için etkin ve önemli bir araç olarak kullanılabilecek.
Sistemde saha ve literatürden elde edilmiş olmak üzere, yaklaşık 105 bin biyolojik çeşitliliğe dayalı geleneksel bilgi (BGB) kayıt altına alındı. Söz konusu projenin tamamlanmasının ardından “genetik kaynaklar ve bağlantılı geleneksel bilgiye erişim ve fayda paylaşımı” esasları düzenlenecek ve akademisyenler ile ilgili birimlerin kullanımına sunulacaktır.
 
Proje, an itibarıyla 61 ilde tamamlanmış olup 2023 yılı sonunda ise 81 ilde  tamamlanması hedefleniyor.
 
İLKÖĞRETİM ÇAĞINDAN İTİBAREN BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİN KORUNMASINA YÖNELİK EĞİTİMLER VERİLİYOR
Biyoçeşitliliğimizin korunması konusunda ülkemizde verilen eğitimler yeterli mi? Yeterli bilinç düzeyine ulaşmak için neler yapılabilir?
 
Ülkemizde örgün ve yaygın eğitimde biyolojik çeşitliliğimizin korunması konusunda çeşitli eğitimler veriliyor. Bunun yanında Genel Müdürlüğümüz merkez ve taşra teşkilatımız aracılığı ile özellikle ilköğretim çağındaki öğrencilerimize yönelik gerek doğada gerekse okullarda doğa eğitimleri ve biyolojik çeşitliliğin korunması eğitimleri düzenleniyor.  Geçtiğimiz yıl 2 bin 486 okulda 176 bin 391 öğrenciye biyolojik çeşitlilik ve doğa koruma konularında eğitimler verdik.
 
Bu konuda yeterli bilinç düzeyinin oluşması ve ülkemizde biyoçeşitliliğin korunması için toplumsal duyarlılığın daha da artması gerekiyor. Bu konuda basın yayın organlarının büyük rolü var. Geniş halk kitlelerine ulaşmak için gerek ulusal kanallarda gerekse sosyal medya mecralarında tanıtıcı ve bilgilendirici yayınlara ağırlık veriyoruz.
 
Ayrıca biyolojik çeşitlilik eğitimi ve halkın bu konuda duyarlılığının artırılmasında gönüllü kuruluşlar da önemli bir görev icra ediyorlar. Düzenledikleri çeşitli eğitim faaliyetleri ve yayınları ile doğa eğitiminin vazgeçilmez unsurları haline gelen sivil toplum örgütleri, aynı zamanda çeşitli çevresel sorunların gündeme getirilmesi ve bu sorunlara ilişkin çözümlerin oluşturulması konusunda da önemli işlevler yerine getiriyor. Bu kapsamda bu kuruluşlarla iş birliği içerisinde ortak eğitim ve yayın çalışmalarının düzenlenmesi halkın duyarlılığının artırılmasına önemli katkılar sağlayacak.

Haber Görseli

BM’NİN BU YILKİ TEMASI “BİYOÇEŞİTLİLİĞİ YENİDEN İNŞA ETMEK” 
Birleşmiş Milletler bu yılın temasını biyoçeşitliliğin tüm dünyada yeniden inşa edilmesi olarak belirledi. Bu temayı ülkemizi ilgilendiren kısmıyla değerlendirir misiniz?
 
Biyoçeşitlilik günü, gezegenimizdeki yaşam çeşitliliğini kutlamak için kıymetli bir gün. Aynı zamanda dünyanın dört bir yanından ilgili bireylerin, kuruluşların ve hükümetlerin dünyadaki biyoçeşitlilik krizine yönelik yenilikçi çözümleri öne çıkardığı bir gün. Bu yılın teması olan “Biyoçeşitliliği Yeniden İnşa Etmek” tüm yaşam için daha güvenli ve sağlıklı bir gelecek oluşturmak anlamına gelir. Gelecek nesiller için tutkumuzu, taahhüdümüzü ve umudumuzu yeniden canlandırmaya teşvik ettiği için daha da anlamlı hâle geliyor. 
 
TÜRKİYE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK SÖZLEŞMESİ 16. TARAFLAR KONFERANSI’NA EV SAHİPLİĞİ YAPACAK
 
Türkiye, 2024 yılında düzenlenecek olan Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi 16. Taraflar Konferansı’na (COP 16)  ev sahipliği yapacak. Ülkemizin atacağı adımlar, iki yıl süreyle sözleşme dönem başkanlığını da yürütecek olmamız sebebiyle daha da ön plana çıkmaktadır. 
 
Bu doğrultuda tüm kurumlarımızla iş birliği ve eş güdüm içerisinde 16. Taraflar Konferansı ve müteakiben dönem başkanlığı için çalışmalara başlandı. Öncelikle "Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Taraflar Konferansı ve Dönem Başkanlığı Eylem Planı” hazırlandı. Ardından Ulusal Biyoçeşitlilik Strateji ve Eylem Planımızın güncellenmesi ve Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi hedefleri ile uyumlu hâle getirilmesi için çalışmalara başlandı. Hep beraber “biyoçeşitliliği yeniden inşa etmek” için diğer ülkelerle iş birliği yapmak, bilgi, deneyim ve en iyi uygulamaları paylaşmak amacıyla çeşitli adımlar atıldı. 
 
Neticede biyoçeşitliliğin korunması her ne kadar küresel bir konu olsa da Türkiye’nin ormanlar, sulak alanlar, kıyılar ve dağlar dâhil olmak üzere çok çeşitli ekosistemlere sahip bir ülke olması dolayısıyla, biyoçeşitliliğin yeniden inşası teması, doğal mirasını korumaya ve restore etmeye çalışan ülkemiz için büyük önem taşımaktadır.
 
COP 16’nın gerek organizasyon gerekse içerik ve sonuçları bakımından en iyi, en faydalı ve en verimli toplantılardan biri olması için gerekli tüm gayreti göstereceğiz.
 
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü olarak biyokaçakçılıkla mücadele konusunda yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
 
Biyokaçakçılığı kısaca, ülkemizin sahip olduğu biyolojik kaynakların başka ülkeler veya kötü niyetli şahıslar tarafından izinsiz kullanımı olarak tanımlamak mümkün. Genel Müdürlük olarak biyokaçakçılığı önlemek maksadıyla çalışma yapıyoruz.
 
Taraf olduğumuz BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin 3. maddesine göre ülkeler kendi doğal kaynakları üzerinde egemenlik haklarına sahiptir. Sözleşmenin 15. maddesine göre genetik kaynaklara (yabani bitki ve hayvanlara ait örneklere) erişime kısıtlama getirme yetkisi  ulusal hükümetlere aittir. Biyolojik çeşitliliğimizi dolayısıyla genetik kaynaklarımızı korumak, gerekli önemi vermek öncelikli ödevlerimiz arasında öne çıkmaktadır.

Fotoğraf Galerisi

BİYOKAÇAKÇILIĞA YÖNELİK ÖNEMLİ ÇALIŞMALAR YAPILIYOR
 
Ülkemize ait genetik kaynaklardan elde edilebilecek ekonomik, sosyal, bilimsel, teknolojik, tıbbi, ticari ve kültürel faydaların ülkemiz menfaatine kullanılmasının sağlanmasının hedeflendiği “Biyokaçakçılık ile Mücadele Projesi” kapsamında Genel Müdürlüğümüzce ülkemizin sahip olduğu biyolojik kaynaklar üzerindeki bu baskıyı azaltmak için; biyokaçakçılık konusunda uygulayıcıların eğitimi (jandarma, emniyet ve sahil güvenlik birimlerinde görev yapan kolluk kuvvetlerine eğitimler verilmesi), biyokaçakçılık ile mücadele için ilgili kurumlar arasında eş güdümün ve iş birliğinin güçlendirilmesi, biyokaçakçılık ile mücadele için yasal ve kurumsal düzenlemelerdeki eksikliklerin belirlenmesi, biyokaçakçılık ile mücadele için kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi, biyokaçakçılık konusunda halkın bilinç düzeyinin arttırılması gibi çalışmalar yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. 
 
Bu kapsamda ülkemizde 2007 yılından bugüne kadar toplam 86 vakada 21 farklı ülkeden 156 kişi hakkında, biyolojik çeşitliliğin tahrip edilmesi veya nesli tehdit/tehlike altında olanlarla nadir bitki türlerinin mevzuata aykırı biçimde ticarete konu edilmesi sebebiyle yaklaşık 5,6 milyon TL idari para cezası uygulandı.
 
GELİŞMİŞ ÜLKELERİN VATANDAŞLARI BİYOKAÇAKÇILIK YAPIYOR
 
Ülkemizde görülen biyokaçakçılık vakalarında başta Avrupa ülkeleri olmak üzere gelişmiş ülkelerin vatandaşlarının biyokaçakçılık yaptığı görülmektedir. Vakalar özellikle Doğu Karadeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu ile Akdeniz Bölgelerinde yoğunlaşmaktadır. Son beş yılda karşılaşılan biyokaçakçılık vakalarında başta orkide (salep) türleri olmak üzere yumrulu ve soğanlı bitki türleri, yabani buğday, kelebekler, böcek türleri, engerek türleri, semender türleri, turnagagası, kara kaplumbağası, meşe sürgünleri, defne, sandal, mantar türleri gibi türler tespit edildi.
 
BİYOKAÇAKÇILARA 244 BİN 315 TL İDARİ PARA CEZASI
Yapılan bu mücadelenin yeterince caydırıcı olduğunu söyleyebilir misiniz? 
 
Farkındalık çalışmalarıyla birlikte, “biyolojik kaynakların izinsiz elde edilmemesi” yönündeki bilinç daha da yaygınlaştı. Biyolojik değerlerin tahribatı noktasında Çevre Kanunu’nun 9. maddesi gereğince bu yıl uygulanmakta olan idari para cezasının da 244 bin 315 TL olarak uygulanması ile caydırıcılık biraz daha etkili hâle geldi. Ancak hazırlanmakta olan yasal düzenlemeler ile çok daha kuvvetli adli ve idari yaptırımlar öngörülmektedir.

türkiye biyoçeşitliliği türkiye genetik zenginlik biyolojik çeşitlilik günü doğa koruma ve milliparklar