EYLÜL-EKİM 2022 / KAPAK KONUSU

Aile çiftçiliği gıdanın güvencesi


Müge ÇEVİK    

18.10.2022 


Türkiye’de 1 milyonun üzerinde aile çiftliği olarak belirlenen işletme bulunuyor. Kırsal alanda çevreyi korumak, sürdürülebilir kalkınmayı ve gıda güvenliğini sağlamak başta olmak üzere birçok fırsatı beraberinde getiren ve gün geçtikçe önemi daha da anlaşılan aile çiftçiliği konusunda merak ettiğimiz soruları Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdoğan GÜNEŞ’e yönelttik. Prof. Dr. Güneş, Türkiye’de tarım işletmeleri sahiplerinin yaşlanması ve gençlerin kentlere göç ederek tarımdan uzaklaşmalarının, gıda güvencesini de tehdit eden önemli unsurlardan biri haline geldiğine dikkat çekti.

Aile çiftçiliği nedir?
 
Aile tarafından tarımsal üretim faaliyeti ile bağlantılı olarak gerçekleştirilen çalışmalar “aile çiftçiliği” olarak tanımlanmaktadır. Aile çiftçiliği, tüm tarımsal faaliyetleri kapsamakta ve ailenin tüm bireyleri tarafından yönetilen, organize edilen ve gerçekleştirilen, çoğunlukla iş gücüne dayalı son dönemlerde özellikle avantajlı işletme yapısındakilerde modern teknolojilerin de uygulanabildiği bitkisel üretim, hayvancılık, ormancılık ve el sanatları alanlarındaki üretim faaliyetlerini kapsamaktadır. Bu faaliyetlerde temel amaç, yeterli kaynakları kullanarak üretimi sağlamaktır. Bunun dışında pazara yönelik üretim de hedeflenmektedir. Bu bakımdan ölçek ekonomisinden çok yerinde üretimin hedeflendiği, geleneksel niteliklerin korunduğu ve kırsalın canlı tutularak yaşam döngüsünün orada devamlılığını sağlamayı önemseyen bir “kırsal alan ve yaşam” anlayışı olarak aile çiftçiliğini değerlendirmek gerekmektedir. Ancak ülkelerin arazi yapıları ve gelişmişlik düzeyleri düşünüldüğünde, özellikle gelişmiş ülke tarım sistemlerinde aile çiftçiliği kavramı genişleyerek aile işletmeciliği şekliyle önemli hale gelmiştir. Bu alanda akıllı ve doğa dostu sistemlerde aile çiftçiliğinin gelişimi amaçlı entegrasyondan söz edilmektedir. 
 
Türkiye’de ve dünyada tarımsal üretimin sürdürülebilirliği açısından aile çiftçiliğinin öneminden bahseder misiniz? 
 
Türkiye, Mezopotamya uygarlığının ve geçmişin tarihi izlerinin yaşandığı olaylar ve gelişmeler kuşağında yer alması nedeniyle önemli biyoçeşitlilik ve tarımsal hafızaya sahip topraklar üzerinde kurulmuştur. Bu topraklarda yaşanan olaylar ve kırsal nüfus, kalkınmanın temelini oluşturmuştur ve nitelik bakımından gelişen ve sayıca artan nüfusun geçim, besin ve gelir kaynağını oluşturmuştur. Kırsaldaki bu yapı Türkiye’de geleneksel yapının organik tarım, doğa dostu ve çevre bilinciyle yapılan aile üretim faaliyeti yoluyla kırsal kalkınmayı sağlamayı ve uygun tarım politikalarıyla gelişmeye etkide bulunmayı kolaylaştırmaktadır.
 
Gıda üretim sürecinde tarımın en etkin unsurlarından biri olan aile çiftçiliği; gıda güvenliğini sağlamak, geçim kaynaklarını geliştirmek ve iyileştirmek, çevreyi korumak, doğal kaynakları iyi yönetmek, biyoçeşitliliği ve gen kaynaklarını korumak, kırsal alanlarda sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için eşsiz bir fırsat olarak değerlendirilmektedir. 
 
Bu unsurlarıyla, yerinde kalkınma, kırsal kaynakları etkin kullanma ve ekonomik gelişmenin kolaylaştırıcısı olduğu aile çiftçiliği, gelişmiş, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin önem verdiği yapısal bir strateji olarak görülmektedir. Kent kır ayrımının birbirine yaklaştırıldığı ve topyekûn kalkınmanın hedeflendiği süreçte, aile çiftçiliğini önemli bir politik araç olarak kullanmak gerekmektedir. 

Haber Görseli

AVANTAJ VE DEZAVANTAJLAR
Aile çiftçiliği ile endüstriyel üretim karşılaştırması yapıldığında avantaj ve dezavantajlar nelerdir?
 
Aile çiftçiliği, geleneksel gıda ürünleri üretiminin devamını sağlamakta, dengeli beslenme için farklı ürünlerin yetiştirilmesine olanak vermektedir. Tarımda biyoçeşitliliğin korunmasına katkıda bulunan bu yapının sürdürülebilir kaynak kullanımına olumlu etkisi dikkati çekmektedir. Aslında günümüzde küresel sorun olarak karşımızda duran iklim değişikliği, ekolojik denge, salgın hastalıklar ve doğa olaylarının olumsuz etkilerinden korunmada aile çiftçiliği önemli olmaktadır. Ancak aile çiftçiliğinin olumlu yanlarına bakılarak uygulamada bu yapının her bölge ve alan için geçerliliği ve tavsiye edilmesi yanında sürdürülmesi kolay değildir. Aile çiftçilerinin tarımsal girdi, finansman, iş gücü, doğal kaynak, kırsal iletişim ve pazarlama, örgütlenme gibi sosyoekonomik sorunları olmakta, üretim yapan aile nüfusunun yaş ve nitelik sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu arada gelişen iletişim ve teknolojik olgular, kır kent gelişim ayrımının da etkisi ile kırsalda yaşamayı zorlaştırmakta ve özellikle de eğitim ve finansman hizmetlerinin eksikliği, verimli üretimin gelişimini olumsuz etkilemektedir. Belirtilen zorluklar endüstriyel tarımsal yapının aile çiftçiliği ile karşılaştırılmasını ortaya çıkartabilmektedir. Bu arada endüstrinin talebi olan tarımsal ham maddelerin yoğun girdi kullanımı yoluyla endüstriyel tarımı teşvik edebilmektedir. Bu durumlar bazı alanlarda endüstriyel tarımın zorunlu olması gibi bir algı yaratmakta; aile çiftçiliği ve endüstriyel tarım arasında ikilem ortaya çıkartılmaktadır. Çözüm aile çiftçiliği yoluyla doğanın tahribini azalmak şeklinde görülse de endüstriyel talebin karşılanamaması da gelişen gıda işletmelerinin etkinliğini azaltabilmektedir. Bu bakımdan endüstriyel tarımın da monopol oluşturmayarak, aile çiftçiliğinin avantajlarından yararlanarak faaliyetlerini devam ettirmesi konusunda makro ve mikro düzenlemelere gerek duyulmaktadır. Bunun birçok örneğini gelişmiş ülkelerde görmekteyiz. 

Haber Görseli

AİLE ÇİFTÇİLİĞİ İÇİN SÖZLEŞMELİ ÜRETİM ÖNEMLİ
Sözleşmeli çiftçiliğin aile çiftçiliğine etkileri nelerdir?
 
Özellikle aile çiftçiliği küçük ölçekliğin etkisiyle ekonomik büyüklüğe ulaşamama, ürettikleri ürünün fiyat oluşumunda etkili olamama, yeterli finansmana ulaşamama ve pazarlık güçlerinin yetersizliği gibi unsurlarla sürekli gelişememesinin nedeni olarak belirtilmektedir. Oysa aile çiftçiliğinin; sözleşmeli tarım, topluluk destekli tarım, kırsal ve yerel örgütlerin desteği ile yapılan tarımsal üretim sistemleri, perma kültür gibi akımlarla, doğanın korunması ve piyasalarda etkin kalması mümkündür. Sözleşmeli üretimle küçük ölçekliğin dezavantajlarından kurtulmak, toplum için üretim yapabilmek, üretimin alıcı ve satıcı için ekonomik devamlılığını sağlamak olasıdır. Aracız üretim ve tüketim dengesinin kurulmasında yerel organizasyonların özellikle pandemi döneminde etkili olduğunu, Türkiye tarım piyasaları net olarak görmüştür. 
 
Günümüzün temel sorunlarına çözüm arayışında geleneksel gıda ürünlerinin korunması, biyoçeşitliliğin ve sürdürülebilir tarım sistemlerinin yaygınlaşması, gıda arzının garanti altına alınması, tarımsal yapının istihdama katkısı ve yerel ekonomilerin canlanması gibi hedeflerin uygulanmasında “aile çiftçiliği” modelini modern tarım sistemleriyle entegre hale getirerek tarımın ekonomiye katkılarını artırma arayışları görülmektedir. Bu süreçte sadece sözleşmeli ve topluluk destekli tarım gibi sistemler değil aynı zamanda üretim ve pazarlama sürecinde örgütlenmeyi teşvik edici ve geliştirici yapısal konularda uygulamalar olmaktadır. Aile çiftçisi üyelerin ürünlerini pazarlayan kadın kooperatifçiliği, ürünlerin değerlendirilmesinde ve üretim girdilerinin temininde etkili olan yerel örgütler, belediyeler ve sivil toplum kuruluşlarının kırsala yönelik yayım ve iletişim çalışmaları gelişimi etkilemektedir. Bu durumda aracız ve güvenli üretim yanında artan gıda enflasyonundan üretici ve tüketicinin olumlu ölçüde yararlanması sağlanmaktadır. Bu süreçte de sözleşmeli üretim modelinin uygulanması yoluyla aile çiftçiliğinin olumsuz etkilerden korunması sıkça gündeme gelmekte ve tarım yapılan kırsalın terk edilmesinin önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Birleşmiş Milletler de kırsal bölgelerde hem çevre koruma hem de daha sağlıklı üretim, gıda güvenliği, yoksulluk konularına çözüm olarak aile çiftçilerinin desteklenmesi gerektiğini söylemektedir. Bu doğrultuda, 2014 yılı “Aile Çiftçiliği Yılı” ilan edilmiştir. Dünyada tüketilen gıdanın yüzde 70’ini üreten aile çiftçileri geleneksel tarım modelleriyle insan emeğini değerli hale getirerek az girdi kullanımı yoluyla çevreci ve ekoloji dostu sistemlerle üretmektedirler. Küresel yapıda tüketici bilinç ve alışkanlığının da etkisiyle birçok ülkede yapılan yayınlarla da aile çiftçiliğinin önemi vurgulanmaktadır. 

Haber Görseli

AB KIRSAL YAŞAM SANATINI YENİDEN KEŞFEDİYOR
 
Türkiye’nin de üyelik arzusunda olduğu Avrupa ülkeleri sanayi devrimi sonrasında kaybettikleri kırsal yaşam sanatını yeniden keşfetmek için epeydir arayış içerisindedirler. Avrupa hızla üretim ve tüketim modellerini gözden geçirmekte, bu kapsamda Türkiye’nin de izlediği organik tarım, biyoçeşitlilik, kırsal yaşamda istihdam arayışları temelinde çevre bilinci yaratma, tarıma ve kırsala verilen malî desteklerin ekolojik denge gözeterek verilmesi modellerini tercih etmektedir. Kaynakların kıtlığı görülerek enerji, su, kimyasalların kullanımında stratejiler belirleyerek hareket etmektedir. 
 
AB’nin Ortak Tarım Politikasının bu yönleriyle gözden geçirilmesi sürecinde doğa ve çiftçilik sistemleri arasındaki bağın yakınlığı, “tür çeşitliliği” hedefli desteklemelerin dikkate alınması sonucunda aile çiftçiliğinin bu amaçlara ulaşmada araç olduğu belirlenmiştir. Kısaca birçok ülkenin oluşturduğu AB'de aile çiftçiliği yoluyla çevrenin bozulma riskinin azaltılması hedeflenerek çiftçilerin doğanın ve kırsalın korunmasında olumlu bir rol üstlenmelerinin desteklenmesi sağlanmıştır. Bu kapsamda Doğa Dostu Tarım Programı (Agri Environment Programmes) stratejisi doğaya katkı sağlayan tarımsal ekosistemlerin sürdürülebilirliğini hedeflemeyi amaçlamaktadır. 
 
Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı 2014 yılında Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) önerisiyle 22 Kasım 2013 tarihinde Birleşmiş Milletler 66. Genel Kurulu’nda resmi olarak onaylanmıştır. Birleşmiş Milletler, açlık-yoksullukla mücadele ve doğal kaynakların korunması, kırdan-kente göçün azaltılması ve sürdürülebilir tarımsal üretim açısından “Aile Çiftçiliği”nin öneminin vurgulanması amacıyla 2014 yılını “Uluslararası Aile Çiftçiliği” yılı olarak ilan etmiştir. Hedef, açlık ve yoksullukla mücadele ve doğal kaynakların korunması açısından aile çiftçiliğinin önemini halka anlatmaktır. Bu faaliyetlerde önemli olan unsur; çiftçi ailelerine ve küçük ölçekli çiftçiliğe dikkatlerin çekilmesidir. Ülkelerin gelişmişlik durumlarına göre aile çiftçiliğinin rolü farklı olabilmektedir. Özellikle gelişmiş ülkelerde işletme büyüklüğü artmaktadır. ABD’de 1950’lerde tarım işletmesi sayısı 5,38 milyon iken, bu rakam 2000’lerde 2,17 milyona; Almanya’da ise 3,9 milyondan 370 bine gerilemiştir. Bu durum her geçen yıl çiftçi sayısının düştüğünü ortalama işletme genişliğinin ise büyüdüğünü göstermektedir. 
 
TÜRKİYE’DE AİLE ÇİFTÇİLİĞİ
 
Türkiye’de tarım işletmelerinin yüzde 80’ninden fazlası küçük işletmelerden oluşmaktadır. Mevcut durumda Türkiye’de FAO’nun aile çiftliği olarak belirlediği 20 dekar altındaki işletme sayısı 1 milyonun üzerindedir ve bu değer toplam işletmelerin yüzde 32,8’ine karşılık gelmektedir. 1950’lerden sonra miras bölünmeleriyle tarım arazilerinin parsel sayısı 15 milyondan 25 milyona yükselmiş ve üretim yapılacak topraklar küçülmüştür. Tarımsal işletme sayısı yüzde 15 oranında genişlerken, parsel sayısı yüzde 45 artmıştır. Günümüzde 3 milyona yakın tarım işletmesinin yüzde 65’i 50 dönümden az arazisi olan aile işletmeleridir. Türkiye bu yapısı itibarıyla hem aile çiftçiliğinin avantajlarını yaşamakta ve hem de zorluklarıyla baş edebilme şeklinde bir görünüm vermektedir. Alınan birçok politik önleme karşın, aile çiftçilerinin, üretim gelirlerinin giderleri karşılayamaması ve ürünlerde piyasa fiyat düşüklüğü devam etmektedir. Artan maliyet ve rekabet edememe sürecinde birçok girişimci teşvik ve uygulamalarına karşın gençlerin aile çiftçiliklerinden ayrılıp şehirlere göç etmeleri bir gerçek olarak görülmektedir. Türkiye’de tarım işletmeleri sahiplerinin yaşlanması ve gençlerin kentlere göç ederek tarımdan uzaklaşmaları, gıda güvencesini de tehdit eden önemli unsurlardan biri haline gelmektedir.
 
Günümüzde yaşanan sağlık, beslenme, ekonomik, sosyal/toplumsal sorunlar bizlere tarımsal alanların korunmasının önemini ve sürdürülebilir tarımın artan ölçüde desteklenmesinin gerekliliğini göstermiştir. Ayrıca kırsal alandan göçün engellenebilmesi ve aile çiftçiliğinin tarımsal faaliyetlerinin devamlılığının sağlanabilmesi için kırsal bölgelerde ekonomik getirisi olan faaliyetlerin artırılması ve teşvik edilmesi gerekmektedir. Kırsal alanlarda önemli etkilere ve üretim gücüne sahip ancak etkinliği yeterince anlaşılamamış olan aile çiftçiliğinin geliştirilmesi ve korunması önemlidir. Bu alanda tarım işletmeleriyle birlikte gelişim gösterecek tarıma dayalı sanayiye yönelik yatırımların desteklenmesi, tarımsal ürünlere katma değer sağlanması ve yeni iş imkânlarının yaratılması zorunludur. Bu alanlarda yeni iş olanaklarının yaratılabilmesi ve kırsal alanlarda çekici özelliklerin artırılabilmesi için agro turizm, sözleşmeli üretim, topluluk destekli tarım, permakültür gibi tarım ve tarımla doğrudan ilişkili modellerin geliştirilmesi gerekmektedir. Yeni ve genç girişimcilerin tarımı daha cazip hale getirerek yatırım yapmalarını sağlamalıdır. 

sözleşmeli tarım topluluk destekli tarım kırsal yerel örgüt