MAYIS-HAZİRAN 2022 / BİTKİSEL ÜRETİM

Boran aşkı, Diyarbakır karpuzu ve pazarlama iletişimi


Kemal ÇİFÇİ    

14.06.2022 


Eloğlu yolda giderken bir yola düşeriz. Yola düşenin düşkünlüğü de olabilir düğünü de. Bizim yolda düşeni kaldırmamız ile yoldan çekilmemizi anlayan bize yaklaşabilir. "Allame-i Cihan’da olsanız Anadolu’da toysunuzdur ve her zaman onun toruna (tuzak) düşersiniz. Tarım gibi çok katmanlı bir alana birde ‘Tarım Kültürü’nü eklediğinizde karşınıza; ‘Tarih’ten, ‘Sosyoloji’ye, ‘Sosyal Antropoloji’den ‘Dilbilim’e oradan ‘Halkbilim’e evrilen bir bilgi yumağı ile karşılaşırsınız. Yoluna veya toruna düştüğünüzden artık yapacağınız tek şey yola bırakmaktır kendinizi. Yol sizi Mardin Kapıya da götürebilir; yoldan çıkartıp Dicle’nin soğuk sularına da bırakabilir, Suzan Suzi gibi. Ondandır sevdalarımızın anlaşılmazlığı Ferhat’ın Şirin’e dağı delip su getirmesi; ondandır sevdalının sabunu bir mendile sarıp bekle beni demesi. Diyarbakır beklemektir. Diyarbakır tarihin sabrıdır, şairlerin dizelerinde akan.

Söz konusu tarım, kültür, uygarlık tarihi olduğunda Diyarbakır; Mezopotamya’nın kalesidir. Hurriler ve Mitaniler’den (M.Ö 3000) bu yana kalesi tüm gelip geçen uygarlıklar tarafından sürekli genişletilen Diyarbakır; nüfusu artıkça kale surları sürekli genişletilmiştir. Coğrafyaya hakimiyeti ile Diyarbakır hep bir kale kenti olmuştur. Bu özelliği ile dünyanın ender şehirlerinden olan Diyarbakır; arkeolojik olarak insanlığın tüm gelişim tabakalarının olduğu bir sit alanıdır da. Bu noktada Çayönü Höyüğü’nü unutmamak gerekir. Neolitik çağı kesintisiz izleyebildiğimiz dünyanın ender yerleşimlerinden bir olan Çayönü’nde; yabani buğday, mercimekgiller gibi bitkilerin tarıma alınması, koyun ve keçinin evcilleşmesi burada gerçekleşmiştir. Dicle’nin bereketli sularıyla beslenen Heysel Bahçeleri tüm şehri beslerken ona ayrıca Diyarbakır Karpuzu’nu da hediye etmiştir. Diyarbakır Karpuzu’nun izini sürmek istiyorsanız; kale surlarını, Dicle’yi, Kuşbazları, Boranhaneleri, türkülerde geçen Dem’i çözümlemeniz gerekiyor.
 
DİYARBAKIR KARPUZU, BORANHANE VE DEM ÇEKMEK
 
Türk ve Ortadoğu Mitolojisinde özel bir yere sahip olan güvercin; birbirine bu kadar uzak olan toplum ve topluluklarda bir güvercin kültünün oluşması başlı başına bir araştırma konusudur. Uygurca metinlerde geçen ‘köğürçün’ kelimesinin günümüze güvercin olarak evrilmesi bunun en somut örneğidir. Eski çağların en etkin iletişim aracı olan güvercin ile insanın ilişkisi, onunla kurduğu bağı anlamak için tarihin derinliklerinde gezinmekle mümkündür. Kanadında kah bir sevdayı kah bir fermanı taşıyan güvercin; aynı zamanda bereketli gübresiyle de Diyarbakır Karpuzu’na can vermiştir. Kuşbazların üstüne yarış yaptığı, kavga ettiği güvercin, Diyarbakır sosyo-ekonomik tarihinde de önemli bir yere sahiptir. Diyarbakır coğrafyasında adına  ‘boran’  denilen bu yabanı güvercin için boranhaneler vardır. ‘Koğa’ adı verilen çok değerli gübresi için yapılan boranhaneler bir tür ticari işletmelerdir. Bu güvercin gübresinin yurtdışına satıldığı ve ciddi gelir getirdiği Osmanlı arşiv belgeleriyle de sabittir. Tüm Dicle boyundaki köylerde olan ve bir dönem hane sayısı kadar boranhanenin olduğu Diyarbakır’da; günümüze kalan çok az boranhane vardır. Bir anlamıyla tarım kültürümüzün bir taşıyıcısı olan kaleye benzeyen boranhaneler; genelde 3 bölümden oluşur ve güvercinlerin rahat girip çıkabilecekleri pencereleri vardır. Pencereler tavana yakındır ki yabani hayvanlar girmesin. Lüle denilen iç bölümler belli aralıklarla üst üste yapılır. Bütün iç duvarlarına kazık çakılan boranhanelere söğüt dallarından yapılmış özel sepetler asılır ki boranlar buraya yuva yapsınlar. Üç bölümlü bir boranhanede yaklaşık olarak bin 500 sepet bulunur. Boranlara sadece kışın çetin günlerinde pirinç zıvanı denilen yem verilir. Gübreleri sadece nisan ayında toplanan üç bölümlü bir boranheneden yaklaşık olarak 8-10 ton güvercin gübresi elde edilir. Tarımsal üretim için değerli olan bu gübrenin; öyle ki Osmanlı defterlerinde yurtdışına satıldığı ve ciddi gelir elde edildiği yazmaktadır. Boranhanelerde yetişen Boranlardan ayrıca yemek yapmak sadece bu yöreye özgüdür. Güvercin etinden yapılan Güvercin Kebabı’nın lezzetine bölgeye gelen seyyahların seyahatnamelerinde de rastlamak mümkündür. 

Haber Görseli

Tarım kültürümüzde bu kadar yer edinen güvercinin müzik kültürümüze etki etmemesi de düşünülemez. Güvercinlerin ötüşleriyle eşine ve aşkına bağlılığını göstermesi olan “Dem Çekme”; aynı zamanda doğaçlama olarak yapılan sunum sırasında sazlardan birinin soliste sürekli ya da aralıklı olarak eşlik etmesidir.  Ayrıca Mevlevî ayinlerinde neyzen başının ilk taksimi sırasında taksimin sonlarına doğru bir veya birden fazla neyin taksim edilen makamın durak perdesini sürekli üflemesidir. Tasavvuf kültürümüzün odağında olan ‘Dem Çekmek’ kavramı, tüm tarih kesitlerinde edebiyatımızın temel izleklerinden biridir. Onun içindir ki Diyarbakır tarım kültürünü anlamak için; Yolağınla Kırklar Dağı’nın düzünden, Mardin Kapı’ya, oradan kale surlarına çıkıp bakmalıyız demi devranımıza.
 
DÜNYA VE TÜRKİYE KARPUZ ÜRETİMİ
 
Yıllık üretimi 4 milyon ton olan Türkiye, Çin ve İran’dan sonra en büyük karpuz üreticisidir. Bu üretime karşılık sadece yaklaşık olarak 50 bin ton karpuz ihraç edebilmektedir. Dünya ortalama karpuz ihracatının 1.4-1.5 milyar dolar olduğu düşünüldüğünde rakamların yetersizliği ortadadır. Dünya karpuz piyasasındaki en büyük oyuncular yüzde 20’lik pazar payları ile Meksika ve İspanya’dır. Diyarbakır karpuz üretimimizde yıllık yaklaşık 165 bin ton ile Adana, Antalya, Bursa ve Şanlıurfa’dan sonra beşinci büyük üreticimizdir. Üretiminin çoğunluğunun ise hibrit tohumlar olduğuna dikkat çekmek gerekir. Coğrafi işaretli Diyarbakır Karpuzu ise bu üretimin küçük bir bölümüdür. 
 
DİYARBAKIR KARPUZU’NUN COĞRAFİ İŞARET YOLCULUĞU
 
Tescil sahibi olarak Diyarbakır Valiliği’nin girişimiyle 04 Aralık 2007 tarihinde başvurusu yapılan Diyarbakır Karpuzu: 09 Ağustos 2008 yılında 111 no.lu coğrafi işaretimiz menşe olarak Türk Marka Patent Kurumu tarafından tescil edilmiştir. Coğrafi sınırları; Genel olarak Dicle Nehri kıyısında bulanan köy ve ilçelerde üretilmektedir. Diyarbakır Merkezi; Erimli, Terzian, Dürümlü, Sivritepe, Güzel, Bağıvar, Yukarı Kılıçtaşı, Tepe, Develi, Kervanpınar, Yuvacık, Şükürlü, Başaklı, Ambar, Göksu, Şahabar, Harbejan Köyleri, Bismil ve Çınar ilçeleridir.
 
BİR COĞRAFİ İŞARETLİ ÜRÜN OLARAK DİYARBAKIR KARPUZU
 
Citrullus lanatus türüne ait olan ve irilikleri itibariyle dünyaca meşhur olan Diyarbakır karpuzları yuvarlak -oval şekilli, alacalı karpuzlar sınıfına girmektedir. Diyarbakır'da, Sürme, Pembe, Beyaz Kış, Kara Kış ve Ferik adları ile tanınan tiplerin eskiden yaygın olarak yetiştirildiği bilinmektedir. Ancak günümüzde bu çeşitlerden sadece Sürme yetiştirilmektedir.
 
Bir Üretim Metodu Olarak Kuyu Karpuzculuğu: Ocak usulü ekimlerinin yanında asıl geleneksel ve coğrafi işarete konu olan ise kuyu karpuzculuğu yöntemidir. Bu metot, Dicle Nehri kıyılarında çakıllı ve milli topraklar üzerinde dünyaca meşhur iri Diyarbakır Karpuzu’nun yetiştirildiği metottur.  İlkbaharda genellikle nisan ayı içerisinde sular tamamen çekildikten sonra birbirinden 3'er metre ara ile 1 metre uzunluğunda, 50 cm derinliğinde çukurlar açılır. Çukurun içindeki çakıllar dışarıya çıkarılır. En altta mümkün mertebe yalnız kum bırakılır. Çukurun iki başında nemli kum tabakası üzerinde çürümüş güvercin gübresinden birer kürek dolusu gübre doldurulur. Bu güvercin gübresi üzerine tekrar bir miktar nemli kum ilave edilir. Çukurun iki başında meydana getirilen bu yığma üzerine 3-4 adet karpuz tohumu ekilir. Bir hafta veya 10 gün içerisinde tohumlar çimlenerek körpe fideler gelişmeye başlar. Fideler 3-4 yapraklı olduklarında her yığında kuvvetli bir fide bırakılarak diğerleri seyreltilir. Tohum ekiminden yaklaşık bir ay kadar sonra çukurun orta kısmına içerisine 2.5 kg kadar ahır gübresi karıştırılmış güvercin gübresi konur. Karpuzlar gelişip kolları uzadıkça çukurun içerisi bitkiler yukarıda kalacak tarzda bu defa ince nemli kumla doldurulmaya devam edilir. Mayıs ayı sonlarında her çukura 5'er kg kadar ahır gübresi ve güvercin gübresi karışımı verilir ve çukurun içerisi toprak hizasına kadar aynı mille doldurulur. Çukurlardan hasat edilen karpuz miktarı çeşidin iriliğine göre değişir. Meyve ağırlığı ortalama 20-30 kg. gelmektedir. Tipik yetiştirme usulü (kuyu karpuzculuğu) ile yetiştirildiğinde 50 - 60 kilo hatta 75 kilo kadar iri meyveler elde edilebilmektedir. 
 
Diyarbakır Karpuzu’nun Ayırt Edici Özellikleri: Geççi bir çeşit olması; diğer çeşitler pazarda tükendikten veya vejetasyonunu tamamladıktan sonra Diyarbakır Karpuzu yeni yeni hasat olgunluğuna gelmekte ve pazarda satışa sunulmaktadır. Temmuz sonu- Ağustos başlarında hasada gelmekte ve pazar değerini uzun süre korumaktadır. Kalın kabuklu olması, nakliyeye ve uzak pazarlara gönderilmeye dayanıklılık özelliğini kazandırmaktadır. 

Haber Görseli

DİYARBAKIR KARPUZU VE PAZARLAMA İLETİŞİMİ
 
‘Değerlilik’ bir anlam yükleme sürecidir. Anlam yüklemenin bilgi ile bağı bilmeden geçer. Bildikçe değer dünyamız değiştiği gibi algı sürecimizde değişir. Bu değişimin marka iletişimi ile ilintisi ise yönetilebilir bir alan olmasıdır. Bu alanın sınırlı ve dar olması pazarlama iletişimin ne kadar dikkatli ve özenli yürütülmesini de zorunlu kılmaktadır. Tüm pazarlama ve pazarlama iletişimi unsurlarının dikkatle üstünde durduğu kavram ise sistematik ve sürdürülebilir bir iletişimdir. Bu iletişimin odak noktasında ise ‘yaratılacak/oluşturulacak’ dilin tırnak içinde gerçekliğin bilgisi yatar. Değerliliğin bilgisi ile kuşatılmış/sarmalanmış tırnak içindeki gerçekliğin bilgisi bir anlamıyla pazarlama iletişiminin de dilidir. Diyarbakır Karpuzu gibi özel ve benzersiz bir coğrafi işaretli ürünün marka değerinin artırılması için gereken temel kurumsal kimlik sorunlarının çözülmesinin yanında; kurumsal söylem sorunlarına da çözüm üretilmelidir. Diyarbakır gibi tarihin her döneminde insanın ilgi odağında olan bu coğrafyanın tarihsel ve kültürel derinlikleriyle desteklenmiş bir söylemin; hem şehre hem de karpuzuna değer katacağı açıktır. Bir açık müze olan şehir Sümer, Babil Akad’lara uzanan mutfak kültürü ile de zaten tarihteki yerini almıştır. Yapıla gelen Karpuz Festivali’nin etki ve etkinlik derecesinin artırılması için gereken yol haritasının oluşturulması ve bunun bir eylem planına dönüştürülmesi, özellikle diğer devletlerde gördüğümüz üretici destek modellerinin de festivale eklenmesi bir zorunluluk olarak görünmektedir. İnovatif yaklaşımların hakim olduğu zorlu tarımsal pazarlama dünyasında aynı yönelimleri dünya karpuz piyasasında da görmekteyiz. Diyarbakır Karpuzu gibi heybetli ve aromatik yapısı güçlü bir ürünün pazarda derinleşmesi için ihtiyacı olan sadece doğru stratejik kavramlarla hedef kitlesini enforme etmesidir. Diyarbakır Karpuzu gibi üretim tekniği özgün olan ürünlerin korunması, üretimin artırılması kentin tarım belleğini güçlendireceği gibi yaratılan bu değerin agro-turizme evrilme potansiyeli vardır. İlk festivalinin 1967 yılında yapıldığı düşünüldüğünde bir sosyal bellekte oluşturan Diyarbakır Karpuzu imgesinin yapılacak bu tür etkinlikler ile farkındalığı artırılmalıdır. Kentin kadim müzik geleneği, boranhane ve tarla gezileri ile çeşitlendirilecek agro-turizm, aynı zamanda kentin diğer coğrafi işaretli ürünlerinin de katma değerini artıracağı açıktır.
 
Kaynakça:
1- Ayhan BEKLEYEN, Diyarbakır Kırsalındaki Güvercin Evleri: Boranhaneler, Karaçalı (Tilalo) Köyü https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/213794
2- Diyarbakır KarpuzuTescil Belgesi
3- Yavuz İŞÇEN-Türkler’de Güvercin Kültürü  https://yenidenergenekon.com/268-turklerde-guvercin-kulturu/
4-Türkiye Mühendisler  ve Mimarlar Odaları Birliği Karpuz Raporu 2019 http://www.tmmob.org.tr/sites/default/files/zz.pdf

karpuz diyarbakırkarpuzu