MART-NİSAN 2021 / EL SANATLARI

Bir Anadolu çalgısı bağlamanın yapım öyküsü


Hilal DOĞAN    

26.03.2021 


Göktürklerden günümüze kadar gelen milli çalgı “kopuz”un Anadolu’da yeniden doğmuş hali diyebileceğimiz bağlama, genel adıyla saz: kiraz ağacının kabuğundan yapılıp tezene adı verilen bir mızrapla tellerine vurularak çalınan bir çalgıdır. Genellikle dut ağacından, oyularak yapılan tekne kısmı, ladin ağacı tercih edilerek yapılan göğüs kısmı ve ardıç ya da gürgen ağaçlarıyla yapılan sap kısmından oluşan bağlama, yedi tellidir. Bağlamayı çalabilmek ve onu sevmek kadar yapabilmek de ayrı bir maharet ister.

Dünyada çalgının ilk ne zaman başladığı tam olarak bilinmemekle birlikte insan olalı beri ritim kavramının da olduğu bilinmektedir. 42 bin yıl öncesiyle tarihlendirilmiş ve mamut hayvanının dişlerinden yapılmış bir flütün ele geçmiş olması bizleri müzik aletleriyle ilgili sandığımızdan daha eski dönemlere götürür.  Milattan önceki devirlerde Mısır’da müzik yapıldığı ve Babil’de tulum kullanıldığı kaydedilmiş olup şu an ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesinde replikaları bulunan ve Alacahöyük’te MÖ 1300’lerden kalma Hitit kaya kabartmasındaki müzisyen figürleri, o çağlarda müzikle uğraşıldığının birer kanıtı hükmündedir. 
 
Türk kültür tarihinde çok önemli yere sahip ve Dede Korkut Hikayeleri’nde çokça adı geçen, özellikle Korkut Ata ile hikayelerdeki aşık ve ozanların çaldığı kopuz ise tüm telli çalgıların atası kabul edilir. İki ve üç telli de olan kopuzun telleri atın kuyruk kılından yapılırdı. Ordinaryus tarihçi ve edebiyatçı Fuat Köprülü “Türk Edebiyatının Menşei” adlı eserinde, kopuzun milattan önce Hun Türklerinde kullanıldığı bilgisini verir ve bunun milli bir adet halinde olduğunu ifade eder. Kopuza ait rastlanılan ilk metinler ise Uygur Türklerine ait olup İdikut adı verilen Uygur hükümdarlarının çok iyi kopuz çaldıkları kaydedilmiştir. Uygurlardan sonra ananelerini sürdüren Altay Türkleri günümüze kadar kopuz geleneğini yaşatarak korumuşlardır. 
 
Türklerin Anadolu’ya geldikten sonra kopuzun devamı niteliğindeki çalgısı ise bağlamadır.  Bağlama: yurdun her köşesinde edinilmiş, yaşanan hayatlara ses olmuş, türkülere dönüşerek geleneğin önemli parçalarından ve geçmişle günümüzü bağlayan en önemli değerlerinden biri olmuştur. Onu, kimi eller alıp söylemiş, kimi eller, ağacını seçip üretir olmuş… Ağaçtan da türkülerinden de geleneklerinden de vazgeçmeyen Anadolu’da bu böyle sürüp gelmiş. 
 
Türkü deyince aklımıza gelen illerimizin başında Sivas gelir. Zara ilçesinde bağlama geleneğini sürdüren ve yaşam biçimiyle nesillere örnek olan, el yapımı bağlama üstadı ve aynı zamanda deyişler yazıp türküler söyleyen Şentürk İyidoğan, büyük Türk ozanı Aşık Veysel’in asırlık sazının da emanet edildiği kişi olma şerefine erişmiş. 21 yıldır Aşık Veysel’in sazına gözü gibi bakan Şentürk ustaya Türk Tarım Orman Dergimizde siz kıymetli okuyucularımız için yer ayırdık.

Haber Görseli

İYİDOĞAN: “AŞIK VEYSEL’İN SAZI BANA EMANET EDİLDİ

Sizi tanıyabilir miyiz? Şentürk Usta kimdir?

1969’da Zara’da doğdum. 7 kardeşin en küçüğüyüm. Köylü çocuğuyum. Küçükken 2,5 yaşında, bir yıldırım çarpması sonucu dilimde tutukluk oluştu. O zamanlar Muhlis Akarsu bize gelirdi ve bana türküler söyletirdi. Türkülerin içinde doğmak böyle üstatları görerek yaşamak bizleri türküye aşina kıldı.

Ne zamandan beri bağlama yapıyorsunuz? Bu işi öğrendiğiniz biri var mı?

Benim hiç ustam olmadı aslında. Saz çalan rahmetli bir Hıdır amca vardı. O bir defasında bana dedi ki “saz böyle yapılır”, o günden beri saz yapıyorum. İlkokul 2’ye giderken Hıdır amcanın tarifiyle hem saz yaptım hem de yaptığım sazı çaldım. 
 
Yaptığınız bu işi, uğraşı ne olarak tanımlıyorsunuz?
 
Yaptığım işi kültür hizmeti olarak görüyorum ve tanımlıyorum. 
 
Saz çalmanın da usulü var mıdır? Sizin usulünüz nedir?
 
Ben “Veysel düzeni” çalıyorum. Veysel düzeni, tam perde düzeni demektir. Ara perdenin olmadığı tam düzendir.
 
Aşık Veysel’in sazı elinize nasıl ulaştı? Bizimle paylaşır mısınız?
 
Kendi bağlama atölyemi açtıktan yıllar sonra Aşık Veysel’in ailesi tarafından hediye edildi. Bir nev’i emanet diyelim. Emanet olarak baktığım ve tarafıma hediye edilmesinden onur duyduğum 107 yıllık bu saz, atölyemin en özel parçası benim için. Avrupa’dan gelerek astronomik rakamlara satın almak isteyenler oldu fakat razı olmadım. Çünkü Aşık Veysel’in sazını satmak adeta kendimi ve inandığım değeri satmış olmaktır. Benim için bu emanet saz paha biçilmez. 

Haber Görseli

DÜNYADA YAPIŞTIRICI KULLANMADAN BAĞLAMA YAPAN İLK VE TEK KİŞİYİM
Bağlamayı hangi malzemelerle yapıyorsunuz? 
Tamamen elle mi?
 
Bağlamaları tamamen elle yapıyorum. Makine ve suni hiçbir malzeme kullanmıyorum. Bağlamanın tekne kısmını dut, kestane ve maun ağaçlarından yaparım. Fakat genellikle dut tercihimdir. Özellikle de yaşlı dut ağaçlarından olması gerekiyor. Kapak kısmı dediğimiz kısmı ise ladin ağacıyla yapıyorum. Ses tahtası dediğimiz yere ladin ağacı idealdir çünkü yağsız ve de yumuşak bir ağaç olması gerekir, tınlama ve esnekliği sağlaması için. Sap kısmını da sert bir ağaçtan seçmemiz gerekir. Bu da genellikle kelebek ağacı, akgürgen ve meşe ağaçlarından oluyor. İnsanlar bu işte rahat sisteme geçseler de ben geleneksel usulle işime devam ediyorum. Gelenekçiyim. 
 
Bağlama yaptığınız ağaçları nereden temin ediyorsunuz? 
 
Ağaçları Türkiye’nin hemen her yerinden temin edebiliyoruz. Ben özellikle yaşlı ve kurumaya yüz tutmuş, oyma dutlar tercih ediyorum. 
 
En iyi bağlama hangi ağaçtan yapılır? 
 
En iyi bağlama oyma duttan yapılır. 
 
Bir bağlamayı ne kadar zamanda yapıyorsunuz?
 
Ayda ortalama 10 tane bağlama yapıyorum diyebiliriz. 
 
BAĞLAMA KİŞİYE ÖZEL OLMALIDIR
İyi bir bağlamayı nasıl anlayabiliriz? Bir ölçüsü var mıdır?
 
Türkiye’de satılan bağlamaların çoğu yanlış yapılıyor maalesef. Bağlama kişiye göre değişir, kişiye özel olmalıdır. Ticaret gözüyle bakmazsak, ne yapabileceğimizi anlarsak o zaman doğru enstrüman bulunabilir. 
 
Sanatınızı öğrettiğiniz biri var mı?
 
Çırak problemimiz var ne yazık ki. Yirmi yıldır yanıma gelip giden, yardımcı olan bir elemanım var fakat sürekliliği yok. Şehirlerde gerçekleşen aktivitelerde öğreticilik yapıyorum. 
 
OZANLAR MÜZESİNİ KURDUM 
Çocukluğunuzdan beri bağlama yapıp deyişler yazıyor ve türküler söylüyorsunuz ve bu geleneği yaşatıyorsunuz, herhangi bir kurumsal destek aldınız mı? 
 
Herhangi bir maddi destek almadım, devlet sanatçısıyım. Sivas’ta kendi imkânlarımla ve türkü dostlarının destekleriyle geleneğimizi yaşatmak, gelecek nesillere aktarmak ve öz kimliğimizi yansıtan bu değerli şahsiyetleri unutmamaları için “Ozanlar Müzesi”ni kurdum. Geçmişteki ve günümüzdeki ozanları tek tek burada bir araya getirdim. Ozanlarımızın sazlarıyla birlikte oldukları heykellerini yaptırıp müzeyi oluşturdum.   Burası bir okul gibi. Buraya gelen çocuklarımız geçmişi ve ozanlarımızı öğreniyor. 

Haber Görseli

Bir zanaatkar olmak, bir sanata aracılık etmek ve onu icra etmek size ne hissettiriyor?
 
Hayatımızda en güzel şey, sevdiğimiz ve keyif aldığımız şeyi yapmaktır. Ben bu işi yapmaktan büyük keyif alıyorum. Kültür hizmetinde bulunmak çok mutlu ediyor.  
 
Bağlama yapım ustalığı kaybolma tehlikesi altında mı?
 
Evet, maalesef bağlama yapım işi de kaybolma tehlikesi altında, çünkü çırak yok, eleman yetişmiyor.
 
İnsanların, özellikle de yeni neslin, kültürümüz olan bu zanaatlara yönelmesi için sizce neler yapılabilir?
 
Zanaatlerin okullarda öğretilebilir hale gelmesi bunu daima canlı kılar. Bu okul ve bölümler ancak devlet desteğiyle mümkün. Her alanın bir sınıfı olmalı. Mesela çalgı yapımı bölümlerinde çekirdekten yetişen insanların hoca olması gerekir. 
 
GÜNÜN BİRİNDE SANATKÂRLAR, ELLE GÖSTERİLEN VE TOPLUMA ÖNCÜLÜK EDEN KİŞİLER OLACAK 
Türkülerin, bağlamanın yaşayan önemli temsilcilerinden biri olarak sanatınız hakkında eklemek istediğiniz ve bu işi yapanlara tavsiye ettiğiniz herhangi bir şey var mı? 
 
Bu sanatların gelişmesi devlet desteği ve garantisi altında olması gerekir. Sanatçının geçim kaygısı olmamalı. Günün birinde sanatkar insanlar kalırsa, işte onların; elle gösterilen, topluma öncülük yapan ve danışılan insanlar olacağını düşünüyorum. O kadar kıymetli ve nadide.

bağlama kopuz sanatkar Aşık Veysel