MART-NİSAN 2019 / RÖPORTAJ

Verimli tarım arazisine sahip olmak bir ülkenin dünü, bugünü ve geleceğidir


Canan YALÇIN SEVER     Mehmet OĞUZ 

06.03.2019 

Gelişmiş ülkeler, tarım arazisinin değerini bilmekte ve diğer ülkelerden arazi satın alma ve uzun süreli kiralama çalışması yaparak geleceklerini sağlam temellere dayandırma eğiliminde. Gıda asla son bulmayacak bir ihtiyaç olduğuna göre verimli tarım arazisine sahip olmak da bir ülkenin dünü, bugünü ve geleceği ile adeta özdeştir.
Gıda asla son bulmayacak bir ihtiyaç olduğundan verimli tarım arazisine sahip olmak da ülkeler için stratejik bir öneme sahip. Bu noktada arazi yönetimi: tarımsal üretim faaliyetlerinin gelişmesini ve yerel, bölgesel ve ulusal kalkınma çalışmalarının başarısını doğrudan etkiliyor. Biz de bu sayımızda arazi yönetimi ve politikaları konusunu ve önemini, Ankara Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Gayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi Bölümü Başkanı ve aynı zamanda Uygulamalı Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Harun Tanrıvermiş ile değerlendirdik.

Değişen dünyanın gündeminde tarım ve tarım ekonomisi ne ölçüde yer almakta ve sektörün önemini kısaca değerlendirir misiniz?

Dünyada 2007 yılında başlayan küresel kriz sonrası özellikle 2008 yılında ortaya çıkan gıda krizinin ve gıda malları fiyatlarındaki artışın bir sonucu olarak gıda üretimi ve kendine yeterlilik konusu tekrar gündeme geldi. Birçok ülkede Merkez Bankaları ve ilgili diğer kamu kurumları “gıda fiyatlarını izleme”, “konut değeri ve kira parasını izleme” ile varlık etkisi ve geçim analizi konularına ağırlık vermeye başladı. Diğer yandan AB ülkeleri ile Çin, Hindistan, Japonya gibi ülkeler Afrika ve Asya ülkelerinden büyük yüzölçümüne sahip arazileri kiralamaya başladı. Hatta bazı ülkelerde verimli arazi varlığının yüzde 20 ila 40’ı başka ülkelerin şirketleri ve kamu kurumlarının yönetimine geçti.

Gelişmiş ülkeler, tarım arazisinin değerini bilmekte ve diğer ülkelerden arazi satın alma ve uzun süreli kiralama çalışması yaparak geleceklerini sağlam temellere dayandırma eğiliminde. Gıda asla son bulmayacak bir ihtiyaç olduğuna göre verimli tarım arazisine sahip olmak da bir ülkenin dünü, bugünü ve geleceği ile adeta özdeştir.

Son yıllarda birçok ulusal ve uluslararası kurum tarımsal arazi yönetimine ağırlık vermeye başlamıştır. Neden son yılların en önemli konusu bu olmuştur?

Arazi mülkiyeti ve buna bağlı haklar, arazi değeri, kullanımı ve arazi geliştirme ile ilgili süreçlerin kamu ve özel sektör kurumları aracılığıyla devlet kontrolünde yürütülmesi çalışmaları arazi yönetimi olarak biliniyor. Nüfus artışı ve özellikle dış göçe bağlı olarak kişi başına düşen arazi miktarı azalıyor ve tarımsal işletme büyüklüğü de giderek düşüyor.

Arazinin parçalanmasının önlenmesi, arazi toplulaştırma ve kırsal kalkınma çalışmalarına Türkiye,  2000 yılından sonra gecikmeli olarak başladı. 1950 tarım sayımında hane başına düşen arazi varlığı 77,3 dekar, 1980 tarım sayımında 64 dekar ve 2001 tarım sayımında ise 61 dekar olarak hesaplandı. Tarım ve Orman Bakanlığı Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı olan çiftçi sayısı 2017 yılında 2 milyon 132 bin 491 ve çiftçi başına düşen arazi varlığı ise 70 dekar. Bu genişlik, AB ortalaması ve gelişmiş ülkelerin çok gerisinde kaldığı için mutlaka hanelerin arazi varlığının büyütülmesine yönelik politikaların uygulanmasına ihtiyaç var.  Hızla küçülen işletmelerin arazi varlığı ortalama 5 parselden oluşuyor. Bu yapı ve işletme büyüklüğü ile tarımda istenilen ölçüde teknoloji kullanılamıyor ve kullanılan girdilerden de istenilen verimlilik sağlanamıyor.
Yine fiilen tarım yapan hane sayısı ve tarım yapılan arazi varlığı azalış eğiliminde. Son 15 yılda işlenen tarım arazisinde önemli sayılacak miktarda (2,7 milyon hektar) azalış olmasına rağmen, bu dönemde yüksek verimli tohumluk kullanımından dolayı üretimde hissedilebilecek düzeyde bir düşüş yaşanmadı.

Arazi yönetimi açısından verimli arazilerin korunması ile bitkisel üretim ve hayvancılık faaliyetlerinin entegrasyonu hakkındaki görüşlerinizi açıklayabilir misiniz?

Birçok ülkede mutlak tarım arazisi olarak tespit edilen ve tapu kütüğüne niteliği bu biçimde belirtilen arazilerin tarım dışı amaçlarla kullanımına izin verilmiyor. Benzer durum mera ve çayır ile orman arazileri gibi doğal kültür alanları için de geçerli. Ülke, bölge, havza ve il düzeylerinde arazi varlığının kullanım alanlarına tahsisi ve rasyonel arazi kullanım planı hedeflerine ulaşılması, sadece piyasa koşullarına terk edilemeyecek kadar önemli bir konu. Verimli tarım arazilerinin tarımsal üretim için korunması, özellikle Türkiye gibi piyasa ekonomisini benimseyen ülkelerde yaşamsal konulardan biri.

Haber Görseli

İlke olarak Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu ve Yönetmelik ile mutlak, özel ürün, dikili ve sulu tarım arazilerinin tarım dışı amaçlarla kullanımına izin verilmiyor. Ancak bu durumun da istisnaları var.

Toprak Koruma Kurulları, zaman zaman tarım dışına çıkarılması talep edilen arazinin ekonomik ve çevresel değeri ile yapılması istenen faaliyetin ekonomik avantajı veya sosyal fayda-masraf analizi yapılmadan veya tamamen kişisel görüş ve eğilimlere göre karar verebiliyor. Aynı durum Mera Kanunu kapsamındaki arazilerin cins değişikliklerinin yapılması ve başka amaçlara tahsisine karar veren Mera Komisyonu için de geçerli. Hem Toprak Koruma Kurulu hem de Mera Komisyonu’nda gayrimenkul geliştirme ve yönetimi uzmanlarının üye olarak bulunması ile belirtilen biçimde ülke menfaatine uygun karar verilmesine katkı yapılabilir.

Ülke, bölge, havza, il ve ilçe düzeylerinde arazi kullanım planlarının yapılması, arazilerin yetenek sınıfları, tarımsal üretim niteliği, varsa toprak analiz sonuçları ile birlikte  hangi amaçlarla kullanılabileceklerine ilişkin tarım bilgi sistemi ile kadastro sisteminin entegre edilmesi gerekiyor. Ve tapu kütüğündeki “gayrimenkulün niteliği” sütununda mutlaka “tarım dışı amaçlı kullanıma ayrılamayacak arazi” belirtmesinin yapılması ile yatırımcıların arazi edinimi ve yatırım kararlarının yönlendirilmesi daha kolay olacaktır.

TARIM BİLGİ SİSTEMİYLE KADASTRO SİSTEMİ ENTEGRE EDİLMELİ

Arazi yönetiminin başarısı için kadastro, bilgi sistemleri entegrasyonu ve değerleme çalışmalarından söz edebilir misiniz?


Tarım alanında uzun vadeli politika ve stratejilerin belirlenerek sürdürülebilir üretimin yapılabilmesi için başta tarım parsellerinin sınırları, niteliği, kullanım biçimi, üretkenliği, değeri ve tasarruf biçimi gibi bütün özelliklerinin tespiti; bu tür tanıtım bilgilerinin coğrafi bilgi sistemi tabanlı bir yazılımda toplanması ve bunun güncelliğinin sağlanması zorunlu. Toprakların verim kabiliyetleri, hangi ürünlerin ekili olduğu veya ekilebileceği, kullanılan girdiler ve diğer bilgilerin kayıt altına alındığı Tarım Bilgi Sisteminin oluşturulmalı ve Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemine entegrasyonu sağlanmalı.

Bilgi sisteminde yaşanan sorunlara ilave olarak arazi değerleme sisteminin kurulamamış olmasının; yatırım projelerinin arazi edinimi maliyetinin oldukça yüksek olmasına, hemen her ilde ve ilçede takdir edilen arazi değerleri ile yapı ve ağaç değerlerinin piyasa koşullarına oranla çok daha yüksek çıkmasına neden oluyor.

ARAZİ DEĞERLEME SİSTEMİ YENİDEN DÜZENLENMELİ

Yine 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanuna göre mirasçılar arasında anlaşma sağlanamadığı takdirde, mirasçılardan her biri yetkili sulh hukuk mahkemesi nezdinde dava açabilmekte. Sulh hukuk hâkimi ise tarımsal arazi veya yeter gelirli tarımsal arazi mülkiyetini uygun bulduğu mirasçıya devrediyor. Bu işlemler sırasında ehil görülen mirasçıya gerçek değeri üzerinden devir yapılıyor. Gerek kanunda, gerekse teoride “gerçek değer” gibi bir kavram olmadığı gibi, bir malın kesin ve tek değerinden hiçbir akademisyen söz etmez. Çünkü kesin, gerçek ve tek değer, tamamen değerin sübjektifliği olgusu ile çelişen hatalı bir kavramdır. Yine ilgili kanunun ekindeki yeter geliri veren arazi büyüklüğü ölçütünün tespitinin de bilimsel gerçeklere uygun olmadığı görülüyor. Zira dikili 10 dekar arazi veya 3 dekar seranın her il ve ilçede yeter gelir vermesi mümkün değil. Öncelikle yeter gelir tespitinin tarım bölgeleri veya havzaları, il ve ilçelere göre yeniden gerçekçi biçimde tespit edilmesi ve arazi değerleme sisteminin yeniden düzenlenmesi gerekli.

Haber Görseli

Tarımsal Arazilerin Mülkiyetinin Devrine İlişkin Yönetmelik kapsamında tarımsal arazilerin gelir değeri, değerleme tarihinde, arazilerin optimum koşullarda işletilmesi halinde elde edilecek yıllık ortalama net gelirinin yirmi yıl ile çarpılması sonucu oluşan değerdir. Bu yaklaşım 1950’lerde kabul gören, tarımsal arazi piyasasının değişen yapısı ve değerleme biliminin temel ilke ve standartları ile çelişmektedir. Bunun yerine Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından il, ilçe ve köy düzeylerinde arazilerin nevilerine göre geçerli kapitalizasyon oranları ve çarpan katsayıları ile birim arazi, yapı ve ağaç değerlerinin tespit edilmesi gerekiyor. Böylece hatalı değerleme çalışmalarının neden olduğu ağır mali kaynak kayıplarının denetimi sağlanabilir.

Arazi yönetiminde, arazi toplulaştırması neden önemlidir?

Tarım arazisi varlığı miras, satış, kamulaştırma ve diğer yollarla sürekli parçalanmış ve parçalı arazi varlığının üretkenliğinin artırılması ve tarımsal altyapı yatırımlarının planlanması ve uygulanması için toplulaştırma çalışması zorunlu. Arazi yönetimi fonksiyonlarının yürütülmesi için Avrupa ve ABD örneklerinde görüldüğü gibi “Kırsal Geliştirme Genel Müdürlüğü” veya “Arazi Yönetimi Genel Müdürlüğü” kurulması ve nitelikli teknik personel, teknoloji ve mali kaynaklar yönünden güçlü bir üst organizasyon yapısının oluşturulması gerekiyor. Bu yapı ülkemiz kırsal kesiminin tarımsal altyapı, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarına çözüm üretmeli ve tarımsal altyapı alanında arazilerin verimini artırmak için toplulaştırma projelerinin; kırsal fiziksel altyapı ve kırsal kalkınma ve örgütlenme politikaları ile birlikte yürütülmesi sağlanmalıdır.

Türkiye’de arazi toplulaştırma projelerinin hemen hepsinde halihazır durum analizi, projenin ekonomik analizi ve etki değerleme çalışması yapılmadığı gibi, arazi dereceleme ve denklik kuralının çalıştırılmasında da tamamen teknik denklik esas alınıyor. Değişimin adil biçimde sağlanabilmesi için değer esaslı toplulaştırma yapılması özel önem taşıyor.

BELİRLİ BÜYÜKLÜĞE ERİŞMİŞ TARIM ARAZİLERİ, BÖLÜNEMEZ EŞYA NİTELİĞİ KAZANIYOR

Arazinin parçalanmasının önlenmesine yönelik bölünmez eşya kuralını getiren yasal düzenleme hakkında neler söylemek istersiniz?


Mevzuata göre asgari tarımsal arazi büyüklüğü, bölge ve yörelerin toplumsal, ekonomik, ekolojik ve teknik özellikleri gözetilerek Bakanlık tarafından belirleniyor. Belirlenen asgari büyüklüğe erişmiş tarım arazileri, “bölünemez eşya niteliğini” kazanmış oluyor. Asgari tarımsal arazi büyüklüğü; mutlak, marjinal ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar ve örtü altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektardan küçük olamıyor. Yani tarım arazileri Bakanlık tarafından belirlenen büyüklüklerin altında bölünemiyor.

Cumhuriyet döneminde köklü bir değişim olan arazi parçalanmasının önlenmesi ile ilgili düzenlemenin başarılı olarak uygulanması, birçok eksiklik nedeni ile mümkün olamıyor.  Öncelikle arazi kullanım planı, mekânsal strateji planı, çevre düzeni planı ve imar planı ile konut ve yerleşim alanı olarak ayrılan yerler dışında kalan arazilerin bölünmesine izin verilmemesi gerekir. Ancak belirtilen plan verilerinin bilgi sisteminde olmadığı, belediyeler ile tapu müdürlüğü ve tarım müdürlüğü arasında yazışmalarla ifraz talebine ilişkin işlemin yapılmasına karar verildiği ve bu işlemlerde de hatanın olması kaçınılmaz oluyor.

Diğer yandan miras olarak bırakılan tarımsal arazinin hak sahipleri arasında paylaşımı için yeter gelirli büyüklüğüne uyulması koşulu aranıyor. Arazinin ehil mirasçıya bırakılması halinde diğer hak sahiplerinin paylarının, arazinin gelir değeri üzerinden tespiti ve ödenmesi gerekiyor. Bu işlem için ABD ve AB ülkelerindeki gibi tarımsal mortgage sistemi olarak bilinen uzun vadeli ipotekli kredi mekanizmasının geliştirilmesi ve ehil mirasçının desteklenmesi zorunlu. Bu tür işlemleri yapmak üzere Bakanlık bünyesinde arazi edindirme ofisinin kurulması ve bunun için de tek model olarak Fransa’daki SAFER’e odaklanmak yerine ABD’de Arazi Geliştirme Kurumu, Latin Amerika’daki Arazi Bankacılığı ve Asya-Pasifik Bölgesindeki Arazi Geliştirme İdaresi modelleri ile mülga Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü modellerinden bir karma oluşturulması gerekir.

gıda verimli tarım arazisi arazi yönetimi arazi politikaları