TEMMUZ-AĞUSTOS 2025 / KAPAK KONUSU

Yediğimiz her lokma gizli bir dünya


Murat ÖZKAN    

22.09.2025 


Çağımızın en kritik konularından biri hâline gelen gıda okuryazarlığı, bireysel sağlığımızdan küresel gıda sistemlerinin sürdürülebilirliğine kadar geniş bir etki alanına sahip. Peki, gıda okuryazarlığı tam olarak neyi ifade ediyor ve dünya genelinde bu konuda hangi adımlar atılıyor? Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yahya Özdoğan ile gıda okuryazarlığının önemi, küresel durumu ve geleceği üzerine konuştuk.

Gıda okuryazarlığının günümüz toplumlarında bu kadar önem kazanmasının ve farkındalığın artmasının temel nedenleri nelerdir?
 
Gıda okuryazarlığı dediğimizde bireysel olarak ne yediğimizle ilgili kararları anlamanın yanında; gıdanın nasıl üretildiğini, nereden geldiğini, kimin yetiştirdiğini ve tüm bu sürecin sağlığımızı nasıl etkilediğini kavramak da işin içinde. Bunun temelinde, küresel gıda tedarikinde yaşanan aksaklıklar ve tüketicilerin gıda ile ilgili bilgi eksiklikleri yatıyor. Günümüzün bu karmaşık gıda sistemleri, doğru bilgiye ulaşmamızı zorlaştırıyor ve bu bilgi eksikliği sağlıksız beslenme seçimlerine kapı aralıyor. Üstelik, gıda okuryazarlığı eksikliği, küresel olarak her yıl üretilen gıdanın üçte birinin israf edilmesi gibi çevresel sorunlara da neden oluyor. Özellikle Covid-19 pandemisi gibi süreçler, gıda tedarik zincirlerindeki kırılganlıkları ve gıda okuryazarlığı yetkinliğinin ne kadar önemli olduğunu gözler önüne serdi. Bireylerin optimal sağlık ve sürdürülebilirliğe ulaşmasındaki engeller, gıda okuryazarlığına olan farkındalığı artırdı. Yani, sürdürülebilirlik de bu konunun önemli bir itici gücü. İsrafı azaltmak ve gezegenimiz için daha iyi, daha bilinçli seçimler yapmamız için bize güç veriyor.
 
Öte yandan gıda okuryazarlığı, sadece beslenme bilgisiyle sınırlı kalmaz; gıda seçimi, hazırlanması ve tüketilmesi gibi pratik bilgi ve becerileri de içerir. Gıda okuryazarlığı, bireylerin gıda sisteminde etkili bir şekilde hareket etmelerini sağlarken, bireylerin gıda seçimlerinin kişisel sağlık ve toplum üzerindeki etkilerini eleştirel bir şekilde değerlendirebilmelerini de gerektirir. Gıda okuryazarlığı, beslenmeye yönelik bilgiyi uygulamaya dönüştürme yeteneğini ve toplumsal etkilerini kültürel ve sosyal bir çerçevede değerlendiren daha bütünsel bir yaklaşım sunuyor. 

Haber Görseli

Gıda okuryazarlığının artması bireylerin sağlığı üzerinde ne gibi olumlu etkiler yaratır?
 
Bireylerin sağlıklı ve dengeli beslenme kararları almalarını sağlayarak sağlık üzerinde derin bir etki yaratıyor. Gıda etiketlerini doğru okuyabilme yeteneği, kişilerin besin içeriği ve beslenme değerleri hakkında bilinçlenmesini sağlıyor. Bu bilinç, gereksiz şeker, tuz ve yağ tüketimini azaltmalarına yardımcı oluyor ki bu da kronik hastalıkların önlenmesine doğrudan katkı sağlıyor. Örneğin, sağlıklı beslenme alışkanlıkları, özellikle çocuklar ve ergenler için büyük önem taşıyor; bu yaş grupları aşırı kilo alımı ve kötü beslenmeye bağlı sağlık sorunlarından etkilenebiliyor. Çocukluk döneminde kazanılan sağlıklı alışkanlıklar, ilerleyen yıllarda kalp-damar hastalıkları, kanser ya da tip 2 diyabet gibi kronik rahatsızlıkların riskini azaltıyor. Ayrıca, sürdürülebilir ve çevre dostu beslenme alışkanlıkları geliştirilmesine de destek veriyor. Yani, gıda okuryazarlığının artırılması, bireylerin yanı sıra tüm toplumu daha sağlıklı bir geleceğe yönlendiren önemli bir adımdır.

Haber Görseli

Birleşmiş Milletler (BM), Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) gibi uluslararası kuruluşların gıda okuryazarlığına yönelik çalışmaları veya tavsiyeleri nelerdir?
 
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), özellikle okullarda sağlıklı beslenme politikalarının geliştirilmesi konusunda öncülük ediyor. “Küresel Okul Sağlığı Girişimi,” 1995 yılında başlatıldı ve tüm dünya genelindeki okullarda sağlık eğitimi ve tanıtımını güçlendirmeyi hedefliyor. Bu girişim, çocuklara sağlıklı yaşam tarzları ve dengeli beslenme konularında eğitim verilmesine önem vererek, obezite ve diğer beslenme ile ilgili sağlık sorunlarının önlenmesine yönelik proaktif bir yaklaşım sunuyor. Ayrıca, WHO’nun temel önerilerinden biri olan sağlıklı beslenmeyi teşvik eden okul politikalarının, daha geniş sağlık ve eğitim sektörleri ile entegre edilmesi gerektiğini vurgulaması, bu konunun ciddiyetini ortaya koyuyor.
 
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), küresel açlık ve beslenme yetersizliğinin tüm formlarıyla mücadele etmek için yeni stratejiler ve eylem planları geliştiriyor. Bu bağlamda Türkiye’de de gıda okuryazarlığına yönelik bir strateji ve eylem planı belirlendi. 2022-2028 yıllarını kapsayan planda; tüketicilerin gıda ve beslenme konularında bilgi edinmek için aile, arkadaşlar, televizyon, sosyal medya, diyetisyenler ve doktorlar gibi çeşitli kaynaklara yöneldiğini gösteriyor. FAO aynı zamanda sağlıklı beslenme alışkanlıklarını teşvik eden gıda becerilerinin geliştirilmesine ve toplumda tuz, şeker, yağ ve posa tüketiminin sağlık üzerindeki etkileri hakkında farkındalık yaratmaya yönelik stratejiler belirliyor. Yeterli, güvenli ve besleyici gıdalar konusunda toplumun bilgisini artırmayı ve gıdadaki yanlış bilgilerle savaşmayı hedefleyen plan, sürekli güncellenen ve halka açık bir web sitesi oluşturulmasını da içeriyor.
 
Birleşmiş Milletler ise Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH) çerçevesinde gıda güvenliği ve beslenmenin iyileştirilmesi konularına yer veriyor. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, gıda sistemlerinin geliştirilmesi ve herkesin erişebileceği gıda güvenliğinin sağlanması için benimsenecek temel ilke ve çerçeveleri sunuyor. Birleşmiş Milletler kuruluşları, okul beslenme programlarını; ulusal eğitim, tarım, ekonomik kalkınma, sağlık ve sosyal koruma hedeflerine katkıda bulunacak şekilde desteklemekte ve gıda sistemlerinin daha sürdürülebilir hâle getirilmesine yönelik politikalar belirliyor. Türkiye, bu bağlamda gıda etiketleme yönetmelikleriyle tüketicileri bilgilendirirken BM’nin 2030 Gündemi çerçevesinde Gıda Sistemleri Zirvesi’ne katılmıştır. Ayrıca, gıda okuryazarlığının artırılmasına yönelik FOODTR projesi gibi çeşitli eğitim programları ve “Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık” kampanyası ile 2020 yılında başlatılan gıda kayıplarını azaltmaya yönelik ulusal stratejiler geliştirdi.
 
Bu üç uluslararası kuruluşun ortak çabaları, yalnızca gıda okuryazarlığını artırmakla kalmıyor, aynı zamanda obezite ve diğer beslenme ile ilgili sağlık sorunlarının önlenmesine de katkı sunuyor. Yapılan tüm çalışmalar, sağlıklı ve sürdürülebilir gıda sistemlerinin oluşturulmasında kritik bir rol oynuyor. 

Haber Görseli

DÜNYADA BAŞARILI KÜRESEL UYGULAMALAR VE POLİTİKALAR
Dünyada gıda okuryazarlığını artırmaya yönelik başarılı bulduğunuz örnekler var mı? Varsa, bu örneklerin temel özellikleri ve başarı faktörleri nelerdir?
 
Dünyada gıda okuryazarlığını artırmaya yönelik birçok başarılı proje ve ülke örneği bulunuyor. Avustralya’daki “Food Sensations for Adults” programı, katılımcılarının gıda okuryazarlığı puanlarında yüzde 61-74 oranında bir iyileşme gösterecek şekilde topluluk tabanlı ve pratik becerilere odaklanan etkili bir model sunuyor. Benzer şekilde, ABD’deki “Food Literacy Center” uygulamalı beslenme eğitimleriyle öğrencileri sebze tüketimine teşvik eden eğlenceli aktiviteler düzenlemekte. Peru’daki “Ann Sullivan del Perú” engelli bireylere yönelik mutfak programlarıyla hem yemek pişirme hem de ekip oluşturma becerilerini geliştiriyor, bu da katılımcılar arasında sosyal etkileşimi artırıyor. Japonya’nın başarılı okul öğle yemeği programları ve “Metabo Yasası”, Fransa’nın Ulusal Beslenme ve Sağlık Programı ile “Nutri-Score” etiketleme sistemi, Finlandiya’nın “Sağlık Her Politika Alanında” yaklaşımı gibi projelerde, gıda okuryazarlığını artırmak için kapsamlı stratejiler uygulanıyor. Bu projelerin başarısında; güçlü hükümet desteği, topluluk katılımı, uygulamalı ve eğlenceli eğitim yöntemleri ile eğitim müfredatına entegrasyon gibi unsurlar öne çıkıyor. 
 
Bu ülkelerin eğitim müfredatlarında veya ulusal politikalarında gıda okuryazarlığına nasıl yer veriliyor? 
 
Dünya genelinde birçok ülke, eğitim müfredatlarına ve ulusal politikalara gıda okuryazarlığını entegre etme konusunda önemli adımlar atıyor. Türkiye, FAO’nun desteğiyle hazırladığı Gıda Okuryazarlığı Stratejisi ve Eylem Planı kapsamında okullarda ve toplumsal alanda bilgilendirme faaliyetlerini yaygınlaştırmakta. Kanada ve Finlandiya, ulusal müfredatlarında gıda ve beslenme eğitimi için özel dersler oluşturarak öğrencilerin sağlıklı beslenme bilgileri edinmelerini ve yemek pişirme gibi pratik uygulamalarla bu bilgileri hayata geçirmelerini sağlamakta. Fransa ise Ulusal Beslenme ve Sağlık Programları aracılığıyla beslenme eğitimi kampanyaları düzenlerken, okul yemeklerinin beslenme kalitesine dair standartlar belirlemekte ve okullarda otomat makinelerini yasaklamakta. Japonya’da, kapsamlı okul öğle yemeği programları ve ders içi yoğun beslenme eğitimi, öğrencilerin sağlıklı gıda seçimlerini öğrenmelerini destekliyor. 
 
WHO’nun Avrupa bölgesine yönelik politikaları, sağlıklı beslenme müdahalelerinin çocuklarda erken yaşlarda başlaması gerektiğini vurguluyor ve bu bağlamda okulların rolünün kritik olduğunu belirtiyor. Bu ülkeler, gıda okuryazarlığını teşvik eden eğitim müfredatları ve ulusal politikalar geliştirerek, çocukların sağlıklı yaşam tarzlarını benimsemelerini ve geliştirmelerini sağlamayı hedefliyor.
 
Gelişmekte olan ülkelerde gıda okuryazarlığını artırmaya yönelik ne tür yenilikçi yaklaşımlar gözlemliyorsunuz?
 
Daha çok yerel ve geleneksel gıdaların korunması ve teşvik edilmesi etrafında çalışmalar yoğunlaşıyor. Örneğin Mozambik’teki “Orange-Fleshed Sweet Potato” programı, yerel olarak üretilen bu gıdanın hem üretimini artırmayı hem de beslenme eksikliklerine çözüm sunmayı amaçlamakta. Yerel topluluklarda kurulan çiftçilik okulları, genç nesillere geleneksel tarım ve pişirme yöntemlerini öğretirken aynı zamanda sürdürülebilir tarım uygulamalarını da yaygınlaştırmaya çalışmakta. Bu okullar, gençlerin gıda okuryazarlığını artırarak sağlıklı beslenme bilgilerini pratik bir şekilde öğrenmelerine olanak tanıyor.
 
Bunun yanı sıra, topluluk temelli projelerde, yerel paydaşlarla iş birliği yapılarak beslenme ihtiyaçlarını belirlemek için katılımcı bir yaklaşım benimseniyor. Örneğin çiftçiler, sağlık uzmanları ve topluluk liderleri bir araya gelerek geleneksel bilgilerle harmanlanmış beslenme programları geliştiriyor. Okul bahçeleri ve topluluk bahçeleri gibi uygulamalar, öğrencilerin gıda yetiştirme ve işleme becerilerini uygulamalı olarak öğrenmelerine fırsat tanıyor; böylece, bu becerilerin yerel koşullara entegrasyonu sağlanıyor.
 
Dijital yaklaşımlar açısından da önemli gelişmeler yaşanıyor. Mobil teknolojiler, çiftçilere ve tüketicilere gıda ve beslenme bilgilerini aktarmak için etkili bir araç hâline geldi. Bu sayede, besin değeri yüksek yerel ürünlerin bilinirliliği artırılmakta ve tüketimi teşvik edilmektedir. Örneğin, bazı projelerde mobil uygulamalar kullanılarak kadınların eğitilmesi sağlanmakta. Bu yaklaşımlar, aynı zamanda yerel bilgi ağlarının güçlendirilmesine de katkı sunuyor.
 
Gıda okuryazarlığının geleceğini nasıl görüyorsunuz? Teknoloji ve dijitalleşmenin bu alana katkıları neler olabilir?
 
Gıda okuryazarlığının geleceği, teknoloji ve dijitalleşmenin artan etkisiyle büyük bir dönüşüm geçiriyor. Mobil uygulamalar, çevrim içi eğitim platformları ve sosyal medya araçları gibi dijital çözümler, bireylerin bilgiye erişmesini kolaylaştırıyor. Örneğin, akıllı telefon uygulamaları kullanıcıların gıda etiketlerini okumalarını, besin değerlerini karşılaştırmalarını ve kişiselleştirilmiş beslenme önerileri almalarını kolaylaştırıyor. Ayrıca, “Blockchain” gibi yenilikçi teknolojiler, gıda tedarik zincirinde daha fazla şeffaflık sağlayarak tüketicilere ürünlerin kökeni ve üretim süreci hakkında bilgi sunabiliyor. Bunun yanı sıra, sanal platformlar üzerinden düzenlenen yemek pişirme dersleri ve beslenme atölyeleri, toplulukların bir araya gelerek bilgi paylaşımına olanak tanıyor. Ancak, dijitalleşmenin beraberinde getirdiği bazı riskler de mevcut; veri gizliliği sorunları, bilgi kirliliği ve dijital eşitsizlik, dikkatle ele alınması gereken konular arasında yer alıyor. Dolayısıyla, teknoloji ile gıda okuryazarlığını entegre ederken herkesin erişim imkânlarının ve dijital okuryazarlığın artırılması gerektiği unutulmamalıdır. Bu bağlamda, ileriye dönük stratejiler sadece teknolojiye dayalı çözümler sunmakla kalmamalı, aynı zamanda toplumsal eşitliği sağlamaya yönelik de olmalı.
 
Son olarak, okuyucularımıza gıda okuryazarlığı konusunda vermek istediğiniz bir mesaj var mıdır?
 
Unutulmamalıdır ki gıda ve beslenme okuryazarlığı, sağlıklı bir yaşam sürmenin ve geleceğe sürdürülebilir bir dünya bırakmanın anahtarıdır. Her lokma, bilinçli bir seçim yapma fırsatı sunar; bu yüzden yediğiniz gıdaların nereden geldiğini, nasıl üretildiğini ve besin değerlerini anlamalısınız. Gıda okuryazarlığı, sadece bireysel sağlığı değil aynı zamanda toplumsal sağlığı da etkiler, bu nedenle bu beceriyi edinmek herkesin sorumluluğundadır. Beslenme alışkanlıklarınızı sorgulayarak, yerel gıdaları tanıyarak ve doğru bilgileri paylaşarak hem kendi yaşam kalitenizi artırabilir hem de başkalarına ilham verebilirsiniz. Unutmayın, sağlıklı seçimler yapmak, sadece kendinizi değil, çevrenizdeki toplumu da güçlendirir. Bu yolu birlikte yürüyelim, bilinçli seçimler yaparak sağlıklı ve sürdürülebilir bir gelecek inşa edelim.

gıda gıdaokuryazarlığı küresel FAO dijital okur yazarlık