MAYIS-HAZİRAN 2025 / DÜNYADA KOOPERATİFÇİLİK
Kentte tarım… hem de organik, mümkün mü?
Bu sayımızda sizlerle 20. yüzyılın meşhur siyasi çekişmelerine maruz kalmış, purosu ve klasik tarzda arabaları ile tanınan Küba’ya gideceğiz. Buhranları, krizleri ve yaşam tarzı ile birçok filme konu olan Küba’da insanların içine düştükleri ani yokluklara karşı kooperatifler sayesinde nasıl çıkış yolu bulduklarını göreceğiz. Uzun yıllar ABD ve eski adıyla SSCB arasında büyük çekişmelere ev sahipliği yapan, burnunun dibinde olduğu için ABD tarafından hep baskı altında tutulan Küba, 1991 yılında siyasi hamisi Rusya dağılınca tamamen savunmasız kalmış ve zaten ekonomik açıdan kötü iken ani bir yoklukla karşılaşmıştır. Bu durum özellikle tarım makineleri, tohum, mazot, kimyasal gübreler ve böcek ilaçlarına erişimin tamamen sıfırlanması nedeniyle özellikle tarımı derinden etkilemiştir. Buğday ve fasulye üretimindeki gücü yok olmuştur. Ülkede ciddi bir gıda kıtlığı baş göstermiş hatta insanlar muz kabuklarını püre hâline getirerek yemek zorunda kalmışlardır. Büyük çoğunluğu şehirlerde yaşayan Kübalılar, kent bölgelerinde konvansiyonel tarım tekniklerini hiç kullanmadan tamamen organik yöntemlerle küçük parsellerde üretime geçmek zorunda kalmışlardır.
Batılılar için lüks bir tercih olan organik tarım, Kübalılar için mecburi kurtuluş yolu olmuştur. Ama ilk anda kulağa hoş gelen bu durumun gerçekleştirilebilmesi hiç de kolay olmamıştır. Çünkü ülke yıllardır şeker ve tütün üzerine yoğun kimyasal kullanarak mono kültür tarım yaptığından başta toprak olmak üzere tarımsal üretim kaynaklarını önemli ölçüde kaybetmiştir. Çiftçilerin ve kentlerde tarım yapmak isteyenlerin diğer ürünlerin üretimi hakkında bilgileri yetersizdir. Hastalık ve zararlılar ile biyopestisit tekniklerle biyolojik mücadele, kompost, vermikompost gibi gübre kullanımı, damla sulama yöntemi, malçlama, teraslama gibi yöntemlerle toprak kazanımı şeklinde birçok konu ciddi para ve emek gerektirmektedir. Üstelik verim de alışılagelen düzeyde olmayacaktır. İşte tam da böyle bir ortamda halk kentin içinde ve çevresinde bulduğu en küçük alanı bile parseleros adı verilen küçük araziler şeklinde dağınık ve bilinçsizce kullanmaya başlamıştır. Bu şartlarda hiç bir şeyin başarılamayacağı ortadır.
Özel dönem olarak adlandırılan bu süreçte küçük ölçekli parseleros tarım işletmelerine özel “Organopónico” adlı bir program uygulanmaya başlamıştır. Üniversitenin bilgi, Tarım Bakanlığının mali ve teknik desteği ile yürütülmeye çalışılan programın sahada başarılı olabilmesinin tek yolu olarak kooperatiflere başvurulmuştur. Böylelikle kısa sürede olumsuz şartlar, mevcut imkânlar dâhilinde hızla düzeltilmiş ve ciddi başarılar elde edilmeye başlamıştır. Örneğin verim dekara 25 ton gibi mucizevi miktarda artarken üretim yılda 1 milyon tonun üzerine çıkarak ülkenin meyve ve sebzede kendine yeterliliği hızla yüzde 90’lara yükselmiştir.
Bu kooperatifler arasında hikâyemize konu olan Vivero Alamar Kooperatifi, 1997 yılında şehir merkezinin 8 km doğusunda 5 ortakla 800 metrekarelik küçük bir fidanlık olarak kurulmuştur. Bugün 45’i kadın 180 ortaklı kooperatifte süt ve yılda yaklaşık 300 ton organik sebze üretilmektedir. Havana Tarım Üniversitesi mezunu ziraat mühendisi kadın bir idareci tarafından yönetilmektedir. Turistlerin gezi rehberinde önemli bir duraktır.
Bu hikâye organik tarım, kent tarımı, yeni tarım yöntemleri gibi arayış içinde olan bütün uygulayıcılara ve karar vericilere kooperatiflerin rolünün daha iyi anlaşılması için rehber niteliğindedir. Tarımda entelektüel çevrelerde sıkça bahsi geçen ama gelişmiş ülkelerde bile zorlukla uygulanabilen “Doğa Temelli Çözümler (NBS)”nin kooperatif sayesinde nasıl kolaylıkla hayata geçirilebileceği sanki bir ders tarzında gözler önüne serilmektedir.
KÜBA ORGANİK KENT TARIMI KOOPERATİFLERİ
Küba eskiden endüstriyel bir tarım sistemine sahipti. Rusya’ya şeker ve narenciye ihraç ediyor karşılığında ise gıdasının çoğunu, ayrıca petrol, makine, gübre ve böcek ilaçlarını ithal ediyordu. Önce 1991’de Sovyetler Birliği’nin çökmesi ardından ABD’nin ticaret ambargosu gelince Fidel Castro’nun “Özel Dönem” olarak adlandırdığı bir kriz ortaya çıktı. Tüm bu tarımsal üretim girdileri aniden kesilen ülke, çözüm olarak tarımsal öz yeterlilik, organik üretim ve permakültüre yöneldi. Hükümetin teşvikiyle adanın şehirlerinin etrafında kentsel bahçeler türedi. Nihai sonuçta bunlar kooperatifleşerek sürdürülebilir tarımın inanılmaz bir örneği oldu.
Havana’nın en büyük ve en başarılı kent bahçelerinden biri, Kooperatif Üretim Temel Birimlerinden (Unidad Básica de Producción Cooperativa), Organopónico Vivero Alamar’dır. Alamar’da, yerleşim bölgesinde 11 hektarlık bir alanı kaplayan bahçenin sebze sıraları, gri Sovyet tarzı apartman bloklarıyla gölgelenmiştir. Küçük olmasına rağmen, aslında daha çok bir kent çiftliği denilebilecek tarzdaki bahçeler inanılmaz derecede üretkendir. Kooperatifte taze sebzelerin, meyvelerin, süs bitkilerinin, fidelerin, kerestelerin, tıbbi ve geleneksel bitkilerin yanı sıra kurutulmuş otlar, soslar, sarımsak ezmesi, domates sosu ve turşular; solucan gübresi, kompost ve substratlar; keçi ve tavşan eti ve mikorizal mantar da üretilmektedir. Organopónico Vivero Alamar Kooperatifi ayrıca turistleri ağırlamakta ve organik tarım konusunda atölyeler ve kurslar düzenlemektedir. Ürünler, yerel restoranlara ve kooperatifin çiftlik dükkânından doğrudan ortaklara ve yöre halkına satılmaktadır.
Organopónico’nun sahibi olan kooperatifin 17 çalışanı ve 150 ortağı bulunmaktadır. Kurucularından biri ve aynı zamanda uzun süre başkanı olan Miguel Angel Salcines López, organik üretimde aidiyet duygusunun merkezî bir öneme sahip olduğunu ve bu aidiyet duygusunun kooperatif formunda daha da fazla etkili olduğunu söylüyor. “Ekonomik olarak kooperatif ortağı olmayanlar toplumda daha savunmasız kalıyorlar çünkü kooperatif sayesinde ekonomik koşullara daha iyi uyum sağlayabiliyoruz. Ortaklarımız ve aileleri için sosyal koşulları iyileştirebiliyoruz.” diyor.
Başkan konuşmasının devamında kooperatifin, adil fiyatlarla sağlıklı gıdaya erişimi kolaylaştırdığını ve özellikle kadınlarla yaşlılar için iş yaratarak yerel kalkınmaya katkıda bulunduğunu söylüyor. Ayrıca, organik tarımın bir şehirde nasıl uygulanabileceğine dair güzel bir örnek sunduklarını belirtiyor. Küba’nın en azından meyve ve sebzede kendi kendine sürdürülebilirliğe geçişinin ve kentsel, organik gıda yetiştirmeyi yaygın olarak benimsemesinin, potansiyel gelecekteki petrol kıtlıklarıyla nasıl başa çıkılacağı ve halkın zorunluluktan etkilendiklerinde nasıl örgütlenip kendilerini beslemenin yollarını bulacakları konusunda birçok ülke için ciddi ders sunduğuna dikkati çekiyor.
Kooperatif ortağı çevreci Bill Mc Kibben ise “Küba’daki bu kooperatiflerin sürdürülebilir tarımın dünyanın en büyük çalışan modeli” olabileceğini iddia ediyor.