23 Nisan 1920 Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşuna ve Türkiye’de milli iradenin tecelli ettiği güne işaret etmektedir. 1876 yılındaki I. Meşrutiyet ve 1908 yılındaki II. Meşrutiyet Dönemi’ne dek giden parlamento bilinci ve çağdaşlaşma fikirleri üzerinde şüphesiz 19. yüzyıl Avrupa’sında meydana gelen Fransız İhtilali gibi siyasi devrimlerin ve 1829’da İngiltere’de ve 1880’lerden itibaren Almanya’da meydana gelen Sanayi Devrimi gibi iktisadi devrimlerin etkisi vardır. Cumhuriyet, ulusal egemenlik, millî irade ve vatandaşlık gibi kavramlar her ne kadar 1789’daki Fransız Devrimi’nin mirası olsa da 19. yüzyıl Osmanlı modernleşmesinde Türkiye’nin içtimai koşullarına uyarlanmıştır. Ancak bu süreç kendi içinde çok zorlu merhaleler şeklinde olmuştur. Öyle ki Osmanlıdan Cumhuriyet’e geçiş tam 11 yıllık bir savaş süreciyle olmuştur.
29 Eylül 1911 yılında İtalya’nın Trablusgarp’a (Libya) saldırısıyla başlayan uzun Cihan Harbi 9 Eylül 1922 yılında İzmir’in kurtuluşu ile sona ermiştir. Trablusgarp’ın ardından 1912 ve 1913 yıllarında Rumeli’deki Türk varlığını yok etmek girişimiyle Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan tarafından başlatılan Balkan Savaşları ile Osmanlı Devleti, vatan olarak nitelendirdiği topraklarda var olabilme mücadelesi vermiştir. Balkan Savaşlarından sonra yaşanan dört yıllık Birinci Dünya Savaşı uluslararası alandaki yaygınlığı ve sömürgelerin de İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, İtalya) tarafından dâhil edildiği küresel bir savaştır. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda savaşı kaybeden İttifak Devletlerine (Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı Devleti ve Bulgaristan) dayatılan bir takım sözde “ateşkes” ve “barış” antlaşmaları bu ülkeleri bölmeyi, ağır savaş tazminatı altına sokmayı hedefleyen oldukça adaletsiz bir politik hedefle yapılmıştır. 1919 yılına dek Osmanlının savaş içindeki siyasi ve askeri kaderi Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan ile paraleldir. Türkleri diğerlerinden ayıran ise Millî Mücadele’dir. Nitekim 15 Mayıs 1919’da İngiltere destekli Yunan Ordularının İzmir’i işgali ile başlayan ve 19 Mayıs 1919’dan itibaren Mustafa Kemal Paşa’nın önderlik ettiği Millî Mücadele, 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtuluşuyla büyük bir zaferle sonuçlanmıştır. Bu zafer, Anadolu’daki işgalin sona erdiğini ilan etmekle kalmamış, aynı zamanda Türk milletinin bağımsızlık iradesini tüm dünyaya duyurduğu bir dönüm noktası olmuştur. Dönüm noktası neticesinde12 Ekim 1922 tarihli Mudanya Ateşkes Antlaşması 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması’nı geçersiz kılarken 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması da 10 Ağustos 1920 tarihindeki Sevr Barış Antlaşmasını geçersiz kılmıştır. Böylece Türkiye, Sevr’in zincirlerini kırmış, Birinci Dünya Savaşı’nın makûs talihini revize edebilmiş ve Lozan Barış Antlaşması sayesinde Millî Mücadele’deki askeri başarıları diplomatik bir zaferle taçlandırabilmiştir.
BU BAYRAMIN ÇOCUKLARLA ANILMASININ TEMELİNDE KURTULUŞ SAVAŞI’NDA YETİM KALAN ÇOCUKLAR VAR
Hem Millî Mücadele sürecinde savaşın sevk ve idaresinde hem de Cumhuriyetin kuruluş yıllarında ülke kalkınmasında emperyalizme karşı tüm mücadele süreci millî egemenliğe dayanmıştır. Millî egemenliğin tecelli ettiği kurum da şüphesiz Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Bu yüzden TBMM, savaşı idare eden Gazi Meclistir, Cumhuriyeti kuran Kurucu Meclis’tir.
Ocak 1920’de İstanbul’daki son Osmanlı Mebusan Meclisinin Mart 1920’deki İngiliz işgali sonrası dağıtılması üzerine 23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM açılmıştır. Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışıyla birlikte, Türk halkı kendi iradesiyle yeni bir devlet kurduğunu ilan etmiştir. TBMM’nin açılışından bir yıl sonra, 23 Nisan 1921’de alınan karar neticesinde 23 Nisan günü “Millî Bayram” olarak kabul edilmiş ve “Hâkimiyet-i Milliye Bayramı” adıyla kutlanmaya başlanmıştır. Bu bayramın çocuklarla anılmaya başlanmasının temelinde, Himaye-i Etfal Cemiyetinin (Çocuk Esirgeme Kurumu) çalışmaları yer almıştır. Millî Mücadele döneminde TBMM üyelerinin girişimiyle, Kurtuluş Savaşı’nda yetim kalan çocukların korunması amacıyla 30 Haziran 1921’de Ankara’da faaliyetlerine yeniden başlayan Himaye-i Etfal Cemiyeti, 23 Nisan kutlamalarında çocuklar için yardım toplama faaliyetleri düzenlemiştir. Çocukların bu bayramda ön plana çıkmasıyla birlikte, Mustafa Kemal Atatürk’ün de desteğiyle Himaye-i Etfal rozetlerinin çocuklar tarafından satılması yaygınlaşmıştır. Böylece 23 Nisan, çocukların daha fazla vurgulandığı bir gün hâline gelmiştir. 1925 yılında bu gün “Çocuk Günü” olarak kutlanmaya başlanmış, 1926 yılı itibarıyla “Çocuk Bayramı” olarak anılmıştır. 23 Nisan artık “Hâkimiyet-i Milliye Bayramı” ile birlikte “Çocuk Bayramı” olarak da kutlanmıştır. 1927 yılında ilk kapsamlı çocuk bayramı kutlamaları belirlenen bir program çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, çocuk bayramı kutlamalarına büyük özen göstermiş ve çocukların özel bir günlerinin olması gerektiğine inanmıştır. Bu bayram vesilesiyle çocukların sorunlarının dile getirilmesi ve çözümler noktasında destek sağlanması amaçlanmıştır. 1928 yılında da 23 Nisan hem “Hâkimiyet-i Milliye Bayramı” hem de “Çocuk Bayramı” olarak kutlanmaya devam etmiştir. 1929 yılı itibarıyla Mustafa Kemal Paşa ve hükümetin desteğiyle “Çocuk Bayramı”, “Çocuk Haftası” adıyla yedi güne çıkarılmıştır. 1933 yılına gelindiğinde ise 23 Nisan kutlamaları, çocukları gelecekteki sorumluluklarına hazırlayan bir program hâline dönüştürülmüştür. Atatürk, 23 Nisan sabahı çocukları makamında kabul ederek onlarla sohbet etmiş, diğer devlet adamları da bu uygulamayı benimseyerek sürdürmüştür. Yıllar içinde 23 Nisan kutlamalarında çeşitli değişiklikler meydana gelmiştir. Millî Güvenlik Konseyi dönemi, 23 Nisan Çocuk Bayramı açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. 1981 yılında, bayramlar ve tatil günlerine dair yapılan kanun değişikliği ile 23 Nisan “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak kabul edilmiştir. Böylece, 23 Nisan yalnızca millî egemenlik açısından değil, çocuk hakları ve mutluluğu açısından da büyük bir önem kazanmıştır.
Kaynaklar
Armaoğlu, Fahir 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi 1789-1914, Kronik Kitap, İstanbul, 2020.
Armaoğlu, Fahir 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi 1914-1995, Kronik Kitap, İstanbul, 2018.
Demirci, Sevtap. Belgelerle Lozan, Alfa Yayınevi, İstanbul, 2011.
Toprak, Zafer “80 Yıl Sonra Lozan”, Toplumsal Tarih, Sayı 115, Temmuz 2003, s.64-71.