MART-NİSAN 2025 / KAPAK KONUSU
Başka Karadeniz, Marmara ve Akdeniz yok
İklim değişikliği karasal alanları etkilediği kadar sucul ekosistemleri de etkiliyor. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin denizlerindeki su sıcaklığı değişimini, nedenlerini ve su kalitesi ile ekolojik yapı üzerindeki potansiyel etkilerini Karadeniz Teknik Üniversitesi Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Erüz ile konuştuk.
İklim değişikliğinin okyanus, deniz, akarsu ve göller gibi alanlarda ne tür etkileri bulunuyor?
İklim değişimi, atmosfer ve denizlerde ısı artışı gibi küresel bir değişimin, coğrafi bölgelere göre farklılık gösteren yerel etkisi, sıcaklık artışı olarak kendini gösterir. Yine iklim değişimi, bir bölgede atmosferik olayların, mevsimsel periyotlardaki değişimi, beklenenden daha kurak, daha yağışlı daha sıcak veya soğuk geçmeye başlaması şeklinde kendini gösteren doğal bir süreçtir.
Son yüzyılda endüstrileşme ve diğer insani faaliyetler sonucu atmosfere salınan sera gazları nedeniyle atmosferde ve okyanuslarda tutulan ısı arttı. Küresel ortalama sıcaklıktaki mevcut artış, öngörülen ve doğal ekosistemlerin adaptasyonundan daha hızlı. Bu ekstra ısı, gezegende ve okyanuslarımızda ortalama sıcaklıkları yükselterek mevsimlerin ve tüm doğal süreçlerin bozulmasına neden oluyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğünün (MGM) 1970-2021 yılları arasındaki verilerine göre Türkiye denizlerindeki deniz suyu sıcaklarında, 20 yıllık periyotta 0,4-1,4°C arasında bir artış gerçekleştiği tespit edildi. En fazla artış ise Karadeniz’de yaşandı.
Haber Görseli
Prof. Dr. Coşkun Erüz Karadeniz Teknik Üniversitesi Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi
Denizlerde ve iç sularda iklim değişimine bağlı sıcaklık artışının, su kalitesi ve ekolojik yapıda değişime neden olması kaçınılmaz. İç sular ve Karadeniz diğer denizlere göre daha fazla karasal etkiye maruz olduğundan mevsimsel sıcaklık artışı ve mevsimsel sıcaklık farkının Akdeniz ve Ege’den çok daha fazla olacağı tahmin ediliyor.
Su sıcaklığındaki artışla birlikte buharlaşma da artarken buna karşın değişen yağış rejimi daha fazla kuraklık ve kısa süreli extrem yağışları da beraberinde getiriyor. Sıcaklıkla birlikte su kaynaklarının fizikokimyasal yapısı ve biyolojik çeşitliliğinde değişim kaçınılmaz. Adapte olan türler yer değiştirecek ya da ortadan kalkacak. Bu türlerin yerini toleransı yüksek ve fırsatçı türler alacaktır. Bu ekolojik durumun ekonomik ağırlıklı kayıp etkileri de olacaktır.
PLANLAMA, İZLEME VE ALANSAL KOTA UYGULAMASI İLE BALIK STOKLARININ KORUNMASI GEREKLİ
Artan sıcaklıkların su ürünleri ve balıkçılık sektörü ile balık türlerine etkisi ne boyutta? Örneğin ülkemiz balıkçılığı bu iklim değişikliğinden ne ölçüde etkilenecek?
İklim değişimine bağlı su sıcaklığındaki artış, buna bağlı asitleşme vd. etkenler, doğal ekosistemler ve türler üzerinde özellikle sıcaklık, pH ve tuzluluk değişimlerine toleransı düşük olan türler üzerinde olumsuz etki yapıyor ve yapacaktır da.
İklim değişimi etkisi Akdeniz’in yabancı ve istilacı Kızıldeniz türlerinin, düşük de olsa Akdenizleşme eğiliminde olan Marmara ve Karadeniz’de ise bir kısmı istilacı olan Akdeniz türlerinin doğal türlerin yerini alması ya da doğal türlerle rekabete girerek doğal türlerin stoklarının azalmasına neden olması kaçınılmaz.
Ekosistem ve biyoçeşitlilik üzerinde güncel ve uzun dönemli etkiyi anlamak ve tahmin etmek ancak ekosistem sağlığı ve türlerin uzun dönemli, en az 10 yıl süre ile izlenmesi, veri varsa geriye doğru değerlendirilmesi ile mümkündür. Ekonomik balık stoklarının nasıl değişeceği ve türün etkilenme düzeyi ancak birincil üretim ve hatta bakteriyel türlerden başlayarak besin zincirini oluşturan türlerin değişimini ve bolluğunu tespit sureti ile belirlenebilir. Bir yıl az, bir yıl fazla av veren ekonomik türlerin av verilerine bakarak ne iklim değişimi ne aşırı avcılık, ne de ekosistem değişimi yorumlanamaz. Uzun süreli, sürekliliği olan, alan bazlı veri üretmek gerekli. Geç kalınan her gün iklim krizinden daha fazla etkilenmemize neden olacak. Örneğin, en fazla avlanan balıkların başında gelen hamsi popülasyonunun nasıl değiştiğini, besinini oluşturan alt besin ağı ve balığın besin oluşturduğu üst besin ağındaki türlerin bolluğunu bilmeden anlamak ve yorumlamak güçtür. Türkiye denizlerinde ekonomik balık türleri ve diğer su ürünleri iklim değişimi ve su sıcaklığındaki artıştan büyük oranda olumsuz etkileneceği kabulüne göre planlama, izleme ve alansal kota uygulaması ile balık stoklarının korunması gerekli.
MÜSİLAJA NEDEN OLAN NUTRİENT GİRDİSİ KONTROL ALTINA ALINMALI
Son yıllarda Marmara Denizi’nde yaşanan kirliliğin artmasına ek olarak, su sıcaklıklarının da yükselmesiyle deniz salyası da belirgin hâle gelmekte. Bununla ilgili neler söylersiniz?
Bir iç deniz olan ve boğazlar yoluyla Akdeniz ve Karadeniz’den taşınan sularla beslenen Marmara Denizi, çevresinde çok yoğun insan nüfusu barındırması yanında, ülkenin en yoğun endüstriyel tesislerine sahip olması, yoğun gübre ve ilaç kullanılarak tarımsal faaliyet yürütülen Marmara Bölgesi’nin merkezinde toplama havzasında bulunmaktadır. Marmara Denizi bölgede açığa çıkan tüm sıvı, gaz ve katı atıklarının boşaldığı bir iç havzadır. Bu özelliği nedeni ile Marmara’ya boşalan hem besleyici ve hem de aşırı üremeye neden olan kirletici durumundaki besin tuzları Marmara ekosistemini etkileyerek su sıcaklığının uygun olduğu özellikle sonbahar ve ilkbahar dönemlerinde planktonik organizmaların aşırı üremesine, deniz salyası olarak da adlandırılan müsilaj benzeri yapıların oluşmasına neden olmakta. Besin tuzları ve sıcaklık müsilaja neden olan türlerin aşırı ve uzun süreli üremesi ve varlığını sürdürmesi Marmara Denizi ekosistemine büyük zarar vermektedir. Doğal türlerin neden olduğu aşırı müsilaj oluşumunu azaltma ya da engellemenin tek yolu müsilaja neden olan nutrient girdisini kontrol altına alarak azaltmakla mümkündür. Bu da havzadaki tüm kanalizasyonların, tüm endüstriyel deşarjların ve gerekirse tarım alanlarından drene edilen suların arıtılması ile mümkün. İklim ve sıcaklık değişimi değişmeyen gerçektir. Müsilaj benzeri yapılar doğal planktonik organizmalar tarafından oluşturulur.
İklim değişikliğini azaltım konusunda ülkelerin ortak çalışmaları var bunlar yeterli mi? Balıkçılık sektörü için iklim değişikliği etkilerinin azaltımı çalışmaları neler olabilir?
İklim değişimi için son olarak Paris Konferansı’nda alınan kararların uygulanması son derece önemli ancak yeterli değil çünkü iklim değişimi alınacak önlemlerle en iyi ihtimalle 10 yıl ve daha uzun bir sürede olumlu tepki verecektir. Bu nedenle iklim değişimi, sıcaklık artışını kabullenip balık yetiştiriciliği ve avcılığında tür ve stokları koruma için özel stratejiler belirlenerek uygulanmalı. Dünyada başka Karadeniz, Marmara ve Akdeniz yok. Balıkçılık sektörü iklim değişimi etkisinin azaltımı için ilk yapılabilecek faaliyet, av gemileri ve yetiştiricilik tesislerinde fosil yakıt kullanımını en aza indirmeye çalışmak, hayalet ağ ve donanımlarını, deniz çöplerini, ıskarta ağları asla yakmadan çöp kutusuyla ya da geri dönüşüm sistemleri yoluyla bertaraf etmektir.
İklim değişikliği ile mücadelenin önemli ayaklarından birisi de uyum çalışmaları. Sürdürülebilir bir üretim için balıkçılarımıza ve yetkililere önerileriniz nelerdir?
Kaçınılmaz olan iklim değişimine uyum için yapılabilecekler arasında öncelikle denizel türler üzerindeki 12 ay av baskısı azaltılmalı. İkinci önemli konu ise ısınan sularla birlikte sıcaklık değişimine toleransı yüksek ya da sıcak seven türlerin yetiştiriciliğinin yapılması. Avcılıkta su sıcaklığı uygun olsa dahi avcıların besin değişimine bağlı tür çeşitliliği ve bolluğunun değişime uğrayacağını bilmeleri ve ona göre av ve koruma stratejisini tüm paydaşların katılımı ile belirleyerek uygulamaları gerekir.