OCAK-ŞUBAT 2025 / GÜNDEM
Türkiye’de tarım öğretiminin 179. yıl dönümü
Tarım öğretiminin 10 Ocak 1848’da başlaması nedeniyle her yıl 10 Ocak Tarım Bayramı/Tarım Haftası olarak kutlanıyor. Tarım, insan yaşamı için vazgeçilmez ve her geçen gün değeri daha çok anlaşılan bir faaliyet alanı. Ziraat Mühendisleri/ Teknikerleri ise bu faaliyetlerin hem insan ve çevre sağlığına uygun, hem de sürdürülebilir olarak gerçekleştirilmesi için kilit noktadaki bir meslek grubu. Bu vesileyle Anadolu’yu karış karış gezerek mesleğinin yüz akı olan bütün ziraatçıların 179. yıl dönümlerini kutluyorum.
Tarih boyunca, bilimsel ve teknolojik gelişmeler tarım endüstrisini büyük ölçüde etkiledi. İlk çiftçiler ilk çapaları icat ederek ürün üretimlerini iyileştirdiler. Günümüzde çiftçiler, küresel konumlandırma sistemleri (GPS) kullanarak üretimlerini iyileştirmekte. Peki bu değişiklikler nasıl gerçekleşti? Türk çiftçisi yeni fikirleri nasıl öğrendi? Bu fikirler çiftçilik yöntemlerini nasıl değiştirdi?
İlk gelişmeler kulaktan kulağa ve göreneğe bağlı olarak yayıldı. Yeni fikirler denendikçe ve çiftçilere yönelik tarım bilgisi aktarıldıkça tarımda önemli değişimler meydana geldi. Devlet, tarım bilgisini öğrettikçe bunlar paylaşıldı ve bir sonraki nesle aktarıldı. 1850-1950 arasını kapsayan 100 yıllık periyotta tarım eğitimi alan çiftçi çocukları hayatlarını tarım ürünleri ve uygulamalarının araştırılmasına ve geliştirilmesine adadı. Bu sayede Türk çiftçileri ve bilim insanlarının katkılarıyla, sürekli gelişen tarım bilimi, önemli bir dönüşüme uğradı.
Ülkemizde modern anlamda tarımsal eğitim-öğretimin serüveni ilk defa Osmanlı İmparatorluğu döneminde, 10 Ocak 1846 yılında İstanbul Yeşilköy’de Ayamama Çiftliğinde açılan Ziraat Mektebi ile başladı. Sonrasında Edirne ve Bursa Ziraat Mektebi ile 1893 yılında Halkalı Ziraat Mekteb-i Âlisi açıldı. Eş zamanlı olarak bu kurumlara Çiftçi, Çiftlik, Amele, Ziraat Ameliyat, İpekçilik ve Bağcılık gibi farklı statülerde mekteplerin yanı sıra uygulamalı eğitimler için örnek tarlalar eklendi. Savaş yıllarında birçok ziraatçı, özellikle istilacı çekirge mücadelesinde aktif olarak yer aldı. Ülkemizdeki modern entomoloji biliminin kurucusu olan Süreyya Özek öncülüğünde kararlı bir mücadele yürütüldü. İşgal günlerinde birçok okul yerleşkesi karargâh olarak kullanıldı. Bu süre zarfında eğitim-öğretim faaliyetleri duraksadı, lâkin genç ziraatçıların ülkeye hizmetleri hiç aksamadı.
Cumhuriyet idaresi, hemen hemen her alanda büyük hamleler içerisine girdi. 1923 yılında İzmir’de toplanan İktisat Kongresi, okulların faaliyetlerini yeniden ele alan bir dizi reforma sahne oldu. Bu süreç, 1927 yılında uygulamaya konulan “Zirai Tedrisatın Islahına Dair Kanun”a kadar devam etti. Yasal düzenleme sonrasında zirai eğitim-öğretim politikaları yeniden yapılandırıldı. İlk olarak mevcut yapıdaki mıntıka ziraat mektepleri kapatıldı ve öğretmenleri bilgi ve görgülerini artırmaları amacıyla Avrupa’ya gönderildi. Yeni program gereğince 1930 yılında 4 adet orta dereceli (liseye muadili) ziraat okulu açıldı. Bunlar: İstanbul, Bursa, İzmir-Bornova ve Adana Ziraat Mektebi adını taşıyordu. Aynı dönemde yürütülen bilinçli çalışmalar arasında Ankara’da tam teşekküllü bir Tarım Üniversitesi kurulması yer alıyordu. Dönemin Ziraat Vekilleri arasında yer alan Mehmet Sabri Toprak ve Esat Muhlis Erkmen’in çabalarıyla ve Alman bilim insanlarının öncülüğünde Yüksek Ziraat Enstitüsü kuruldu. Ulusal ekonominin temelini oluşturan tarım, daha bilimsel yöntemle ele alındı.
Yüksek Ziraat Enstitü ile birlikte bilimsel esaslara dayalı, araştırma-geliştirme ve yayım geleneğini rehber alan tam teşekküllü bir tarım üniversitesi kurulmuş oldu. Ekonominin temel taşını oluşturan tarımsal ürünlerin standardizasyonu, hayvancılığın düzenlenmesi, iyileştirilmesi, çoğaltılması ve salgın hayvan hastalıklarından kurtarılması, bunların dünya pazarında tutunabilen ürünler olmasına yönelik araştırmalar yapan Enstitü, “Cumhuriyet’in büyük eserlerinden biri” olarak nitelendirildi ve “memleket ziraat ve iktisadiyatında esaslı ve ilmi bir inkılâp” yapacak kurum olarak görüldü. Öte yandan Yüksek Ziraat Enstitüsü, bir yandan Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücü açığını kapatmaya gayret gösterirken, diğer yandan da ülkenin florasını belirleyen bilimsel araştırmalarla Türkiye ziraatının temel özellikleri ve yapısını ortaya koyan çalışmalara imza attı.
1930’da yeniden yapılandırılan İstanbul, İzmir, Bursa ve Adana Ziraat Mektepleri ise “Halka dost, köylüye yâr, hükümete destek; iş de cemiyete rehber gençler” yetiştirilmesi sloganı çerçevesinde çalışmalarını günümüze kadar sürdürdü. Böylece okullar, 1923’te kurulan Yeni Türkiye’nin tarımsal modernleşme ve modern eğitim alanındaki en güzel nişaneleri haline geldi. Kısa sürede Türk tarımını modern yöntemler ile buluşturacak nitelikte öğrenciler yetiştiren bu okullar, yaratmış olduğu eseri tüm dünyaya göstermekle iftihar eden Atatürk’ün en samimi ziyaretçilerini getirmek için âdeta can attığı güzide kurumlar haline geldi.
Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren tarımı modernleştirme amacı ile yürütülen girişimlerin bir ürünü olarak kurulan ilk, orta ve yüksek dereceli ziraat okulları, tarımsal alanda yenilikçi eğitim modellerinin uygulanması ile sektörün çağdaş ve bilimsel gelişmeler çerçevesinde ilerlemesi ve nihayetinde ülkemizde modern tarımın alt yapısının güçlendirilmesi amacıyla faaliyet gösterdi.
Kurucu bir lider olmasının yanı sıra aynı zamanda Cumhuriyet’in tarım reformunun mimarı olan Mustafa Kemal Atatürk hem dışa bağımlılığı azaltmak hem de Türkiye’nin refah düzeyini artırmak için köylüye ve tarıma büyük önem verdi. Bizzat okullar, meyvecilik-bağcılık ve tarla bitkileri alanında araştırma-geliştirme istasyonları ve modern çiftlikler kurarak bu alanda örnek bir lider oldu ve bu kurumsallaşmaların çalışmalarını ve ortaya koydukları verileri büyük bir özveriyle takip etti. Bu anlamda çağdaş medeniyetin bilime dayandığına inanan Atatürk, “Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir” sözleriyle bu konuya verdiği önemi gösteriyordu. Bu tarımsal eğitim merkezleri, “İlim tecrübe değil tetkiktir” diyen Atatürk’ün düşün dünyasındaki Türkiye’yi çağdaş uygarlıklar düzeyine ulaştırma hedefinin en önemli göstergesi oldu.
Cumhuriyet yönetimi, 1930’lardan itibaren tarımsal örgütlenme ağını çeşitlendirdi ve geliştirdi. Giderek genişleyen ağ sistemi ve bu kurumsal yapı içerisinde eğitim-öğretim, araştırma-geliştirme kurumları ve üretme çiftlikleri üreticilere eğitim ve yayım hizmetlerini doğrudan götürme yönünde büyük bir çaba gösterdi. 1940’lı yılların başında Ziraat Vekili Şevket Raşit Hatipoğlu’nun kişisel çabalarıyla Teknik Ziraat ve Bahçıvanlık Okulları kuruldu. Aynı dönemde tarımda makineleşmeye bağlı olarak Tarım Makineleri Uzmanlık Okulu eklendi. 1948’de yeni bir düzenlemeyle Yüksek Ziraat Enstitüsü Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesine dönüştü. Veterinerlik bölümü aynı üniversite bünyesinde bir başka fakülte olarak varlık gösterdi. Orman Fakültesi ise İstanbul Üniversitesi’ne devredildi. 1950’li yıllarda bunlara Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi eklendi.
Görüldüğü üzere tarımsal örgütlenme arayışlarında kurumsal gelişmeler bir dizi halinde gerçekleşmeye başladı ve ülke sathında birçok modern eğitim kurumunun temelleri atıldı. Cumhuriyet’in tarımsal modernleşme uzantısında gelişen ve bilimsel temelli eğitim sunan eğitim-öğretim kurumları geri kalmış ve iyileşmeyi bekleyen tarım sektörünün iyileştirilmesine, Türk köylüsünün kara sabandan kurtarılarak, önce demir pulluğa, hemen arkasından da modern tarım makinelerine geçme sürecinde önemli rol üstlendi.
Modern tarım yöntemlerinin ülke sathında yaygınlaştırılması ve benimsetilmesinde en etkili aygıt olan tarım okulları, çeşitli etkinliklerle bulundukları bölgelerdeki ihtiyaçlar çerçevesinde, bilimsel verilere dayalı uygulamaların yaygınlaşması ve modern tarım tekniklerinin yerleşmesi için birer aracı olarak görevlerini sürdürdü. Devlet, tarımın gelişmesi için öncü görevi üstlenerek bu kurumsallaşmalar yoluyla ülke tarımına bir yön vermeye çalıştı. Bu, aynı zamanda Türkiye’nin çağdaş bilime ve teknolojiye yönelişinin en somut ifadesiydi. 1930’lu yıllardan itibaren kurulan modern tarım okulları, ilerleyen yıllarda Türk çiftçisinin belleğinde bilgi temelli bir zihinsel dönüşümü yaratması ve bilimsel araştırmalarla elde edilen verilerin çiftçiler tarafından kolayca benimsenmesini sağlamada öncü rolü üstlendi.
Bu oluşumlar dönemsel özelliklere paralel olarak 1923’ten itibaren siyasi partilerin uygulamaya koydukları tarım politikaları çerçevesinde, geliştirdikleri, elde ettikleri bilgi, bulgu ve verilerin pratiğe aktarılması aşamasında önemli bir adımı oluşturdu. 1923’ten itibaren tarım eğitimi konusunda yapılan bu çalışmalar sayesinde, Türk çiftçisi daha ileri teknik ve makinelerle üretim yapmaya başladı. İleri ziraat tekniklerinin giderek yaygınlaşması ve uygulanmasının etkisiyle üretim boyutunda önemli artışlar meydana geldi ve çiftçinin refah düzeyi yükseldi.
Tarımı modern yöntemler ile buluşturacak nitelikte ve kalifiyede öğrenciler yetiştiren okullar, Türkiye’yi çağdaş uygarlıklar düzeyine ulaştırma hedefinin de en güzel örneklerinden birini oluşturdu. Türk toplumuna rehber gençler yetiştirmek arzusuyla faaliyet gösteren okullar Cumhuriyet’in üretim ekonomisine, barışa ve dış dünyaya dönük aydınlanmacı taraflarını gösteren; Türkiye’nin tarımsal modernleşme ve modern eğitim alanındaki en güzel nişanelerinden birisi oldu.
Bu vesileyle baş çiftçi ve ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Türk tarımına büyük bir adanmışlıkla hizmet etmiş olan ziraatçıları sonsuz şükranla anıyorum.