KASIM-ARALIK 2020 / KAPAK KONUSU

“Tarımda üretim sistemleri kökten değişecek”


Ayşegül ULUCAN ŞAHİN    

23.11.2020 


Tarımsal yayım ve eğitimin önemi ilerleyen teknoloji olanakları ile birlikte her geçen gün artıyor. Artık cep telefonu, tablet, bilgisayarlar ayrılmaz bir parçamız.

Peki tarımda bu durumu nasıl fırsata çevirebiliriz? Akıllı tarım nedir? Değişime açık olan yenilikçi Z kuşağını tarım sektörüne nasıl çekebiliriz? Tarım ve Orman Bakanlığı Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanı Sürur Kır ile Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı Gökhan Özertan’ın gündemdeki konularla ilgili keyifli sohbetine yeni interaktif uygulamamızla bir ‘tık’la kulak verirken, bu sohbeti dergimizde de okurlarımızla paylaşmak istedik.

Sürur Kır: Bizler çiftçilere ve üreticilere bilgi aktarmak için tarım terminolojisinde yayım adını vermiş olduğumuz bir metodoloji ile bilgiyi aktarmaya çalışıyoruz ama sizin bakış açısından tarımsal yayımın önemini duymak isteriz. Tarımsal yayım neyi ifade ediyor?Tarım için tarımsal yayım ne kadar önemli?
Gökhan Özertan: Makro çerçevede bakacak olursak, hangi sektör olursa olsun her sektörün bir araştırma boyutu bulunuyor. Tarım ve gıda için de bu geçerli. Kamu, üniversiteler, araştırma merkezleri,  özel sektördeki büyük ve küçük ölçekli şirketlerin de geliştirebilecekleri bir araştırma ve geliştirmeye ihtiyacımız var. Çiftlikte, tarlada, bağda, bahçede, hatta balıkçılıkta yaşanan sorunlara ne tür çözümler üretilecek yahut nerelere ne tür iyileşmeler yapılacak?
 
TARIMSAL YAYIM BAĞLANTIYI KURUYOR
Araştırma yapıldıktan sonra bunun eğitim süreci başlıyor. Yani bunun çiftçi ve üreticilere bir şekilde aktarılması gerekiyor. Geriye doğru gidersek, aslında her şey temelde çiftlik kaynaklı. Araştırmayı yapıyorsunuz ama bunun tekrar tarlaya, sahaya, çiftliğe, bağa geri dönmesi gerekiyor. Yayım işte o bağlantıyı kuruyor. ABD, Avrupa, Asya, Uzakdoğu ve Türkiye’de uygulanan farklı modeller var. Tarım sektöründe nasıl iyileştirmeler yaparız? Üreticiye hangi donanımı nasıl katarız? Yayım aslında bütün bu bahsettiğim parçalar için en kritik unsurlardan bir tanesi haline geliyor.
 
Sürur Kır: Yeniliklerin çiftçiye aktarılması noktasında değindiğiniz gibi dünyanın farklı ülkelerinde uygulanan birçok teknoloji ve teknik var. Ama bir taraftan da hangi tekniği uygularsanız uygulayın şartlarınızı zorlayan unsurlar olabiliyor. Dünyanın içinden geçtiği bir dönem var. Covid-19 dünyayı derinden etkilemiş durumda. Bu dönem, tarımın ve gıdaya erişimin ne kadar önemli olduğunu güçlü bir şekilde hissettirdi. Ama aynı zamanda da eğitimin ve yayımın aksamaması gerekiyor. Özellikle bu dönemde çok popüler olan video konferans yöntemi ile birlikteyiz. Sizce bu süreç çiftçi eğitimi anlamında neleri etkiledi neleri etkileyecek?
Gökhan Özertan: Uzaktan algılamadan, yapay zekadan, dronlardan bahsederken bir anda hiç beklemediğimiz bir yerden çok kuvvetli bir şok yedik. Daha önce gıda ürünleri ve ekonomik şoklar da yaşanmıştı. İlk defa hem gıdanın hem de ekonominin çok kuvvetli boyutta üst üste çakıştığı çok büyük bir şokla karşı karşıya kaldık. Bu bütün üretim sistemlerini köklü olarak değiştiriyor. Sadece tarım sektöründe değil aklınıza gelebilecek her sektörde çok kuvvetli değişiklikler oluyor. 
 
SÜRECİ ÇOK İYİ YÖNETTİK
Tüketicinin sofrasına kadar geçen süreçte tedarik zincirleri işin finans, lojistik boyutu gibi çok farklı parçalarda Covid-19’dan etkilenmiş durumda. Uzak Doğu ile başlayıp ardından Kıta Avrupası, Birleşik Krallık, ABD’de insanlar iki mala saldırdılar. Bir tanesi temizlik, diğeri gıda ürünleriydi. Karnınızı doyurmak, yaşamınızı devam ettirmek için gıda ürünlerine ihtiyacınız var. Covid-19 çerçevesinde bazı ülkelerin tedarik zincirlerini iyi çalıştıramadıklarını gördük. Tüketici markete gitti ama karşısında boş raf buldu. Türkiye’de böyle bir durum olmadı. Süreci çok iyi bir şekilde yönettik. Pandemilere karşı tarım sektörünün ne kadar hassas olduğunu görüyorsunuz. Çünkü insanları beslemeniz, doyurmanız gerekiyor.
 
GENÇ ÇİFTÇİLERE YÖNELMEMİZ LAZIM 
Acaba burada teknoloji nasıl bir fark yaratacak? 2020’lere geldiğiniz zaman yeni teknolojiler ne gibi faydalar sağlayacak? Artık cep telefonuyla, tabletle, bilgisayarla dünya ayağımızın altına gelebilir halde. Bunu nasıl fırsata çevirebiliriz? Türkiye’deki üreticinin profilinden bahsederken artık yaşlanmakta olan bir profilden ve hem normal okur-yazarlığın hem de finansal okur-yazarlığın düşük olduğu bir çiftçi - üretici kesiminden bahsediyoruz. Tabi bunlar ortalamalar. Bunun yanı sıra yeniliklere çok açık, dünyayı çok yakından takip eden, sosyal medyayı ya da interneti çok iyi kullanabilen bir grup genç çiftçimiz de var. Aslında biraz da enerjimizi o tarafa vermemiz gerekiyor. Bu bir fırsat. 
 
Sürur Kır: Pandemi ve çiftçi eğitimiyle ilgili önemli konulara vurgu yaptınız. Özellikle bu dönem ve öncesinde kullanılan akıllı tarım kavramına değinmek istiyorum. Bu kavram ülkemizde doğru anlaşılıyor mu? Akıllı tarım kavramına kanalize olma anlamında doğru bir yolda mıyız? Sizce akıllı tarım nedir?Bununla ilgili Türkiye’de ve dünyadan ülkemize uyarlanabilen çalışmalar hakkında bilgi vermenizi rica edeceğiz.
Gökhan Özertan: Hassas tarım - akıllı tarım teknolojileri vasıtalarıyla mikro ölçekte, çiftçinin işlediği tarla bazında değil parsel bazında iyileştirmeler yapabiliyorsunuz. Toprağınızın hangi bölgesinin ne kadar suya, gübreye ve ilaca ihtiyacı olduğunu artık çok küçük ölçekte dahi yapabilir hale geliyorsunuz. Bu işin bir boyutu.

Haber Görseli

AKILLI TARIM ÜZERİNİZE OTURAN GİYSİ GİBİ
Diğer bir boyutu, bilgiyi üretmeye başlıyorsunuz. Bilgiyi üretmek için veriye ihtiyacınız var. Modern teknolojiler, uydu görüntüleri, uçaklar, dronlarla tarlanızın, çiftliğinizin çok detaylı haritalarını çıkardıktan sonra nokta atışı yapacak şekilde nerede ne yapmanız gerektiğini söyleyebilir hale geliyor. Bunu şuna benzetiyorum: Mağazaya gittiğiniz zaman daha önce dikilmiş hazır beden kumaşlardan alabiliyorsunuz ama tam tersi bir de terziye gidip terzinin vücut ölçülerinize göre özellikle dikilmiş bir ürünü size sunması söz konusu. Akıllı tarım tam bunu yapıyor. Yani aynı köyde bile yan yana tarlaların fiziksel ve coğrafi durumları farklı olabiliyor. Bu modern teknolojiler vasıtasıyla ihtiyacınız olan iyileştirmeler nelerse teknoloji tam bunları sağlıyor. Pilot olarak üniversitelerde araştırma merkezlerinde tasarlanan projeler artık çiftçinin hayatına girmiş durumda.
 
Sürur Kır: Gerek diğer ülkelerde gerekse ülkemizin topografik yapısına ve şartlarına uygun uygulanmaya başlanan projeler var. Prof. Dr. Gökhan Özertan’ı heyecanlandıran projelerden bahsedebilir misiniz?
Akademisyen ve tarım ekonomisti olarak ekonomik boyut beni çok heyecanlandırıyor çünkü burada herkesin kazanabileceği bir durum söz konusu. Kimi teknolojilere itiraz olabiliyor. İnsanlar, sivil toplum örgütleri, çiftçiler ya da kamu direnç gösterebiliyor. Ancak dijital teknolojiler herkesin kazanacağı sonuçları sunuyor. Beni heyecanlandıran noktası bu. Yüzde 20’ler seviyesine çıkabilecek kazançlar söz konusu. Ama en az ekonomik boyut kadar çevre, ekoloji, sürdürülebilirlik boyutunun da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Akademisyen daha doğrusu bir vatandaş gözüyle teknolojinin hem ekonomik hem sürdürülebilir üretim boyutu beni çok heyecanlandırıyor. 
 
Sürur Kır: Teknoloji ve eğitimi birbiriyle kıyasladığımızda şöyle bir yaklaşım herhalde yanlış olmaz: Artık lokasyon bazlı bilgi konuşulan konular arasında. Bölgesel bazlı bilginin belki olması gerekiyor ama artık teknoloji sizi o kadar net ölçebiliyor ki, sizin nerede ne yaptığınızı bilerek cep telefonunuza ya da bulunduğunuz ortamlara bu bilgileri gönderiyor. 
Gökhan Özertan: Çiftçi için en kritik noktalardan bir tanesi iklim. Hava olaylarına çok hızlı ve isabetli bir şekilde erişmesi gerekiyor. Kamu ve özel sektör tarafında cep telefonlarına gelecek SMS gibi çok fazla uygulama var. Uyarılar vasıtasıyla sizi o iklim olaylarından haberdar edebiliyor. Her türlü bilgiye de ulaşabiliyorsunuz. Telefon ederek bir ziraat mühendisi ile irtibata geçiyorsunuz. Tarlanızda gördüğünüz bir zararlıyı, hastalığın fotoğrafını çekip bir merkeze gönderiyorsunuz. Dolayısıyla burada sınır yok, aklınıza gelebilecek her şekliyle bilgiye erişim, destek alma, bilgi dağarcığını genişletme, teknoloji vasıtasıyla mümkün olabiliyor.

Haber Görseli

Sürur Kır: Çiftçimizin şu anki seviyesi gerçekten teknoloji ve teknolojinin olanaklarını kullanabilme anlamında yeterli mi? Geldiği nokta doğru bir nokta mı? Yoksa örnek veriyorum 5 ya da 10 yılımız var diyebilir miyiz?
Gökhan Özertan: Türkiye’deki çiftçi profiline biraz değindim. Bizde sayı çok fazla. Almanya, İtalya, Fransa ya da Birleşik Krallığa baktığınız zaman onların çiftçi sayıları çok az. Bizde 2 milyondan fazla işletmeden bahsediyoruz. Tarımsal işletme sayısı bu kadar çok olunca standart bir tanımlama yapmanız da çok zor. Bu sayının içerisinde bazı çiftçiler teknolojiye biraz daha mesafeli yaklaşıyorlar. Tek bir reçete üretmektense bu farklı profillere neler yapmalıyız? Bu bir planlama meselesi. Türkiye’de de yaşlanan ve tarım sektöründen uzaklaşmaya başlayan genç profili var. Genç ve nitelikli insanları tarım sektörüne nasıl çekeceğiz? Teknoloji şu an için pahalı. Kamuyu, özel sektörü, çiftçi örgütlerini, çiftçileri bir araya getirerek bu teknoloji nasıl daha ucuzlatılabilir? Nasıl herkesin erişimine sunulabilir? Bunların üzerinde düşünmemiz gerekiyor.
 
Sürur Kır: Genç kuşaktan bahsettiniz. Modern tabiriyle gençler günümüzde Z kuşağı olarak adlandırılıyor. Bir tarımın içindeki Z kuşağı, birde dışında Z kuşağı var. Z kuşağını nasıl buluyorsunuz? Bu kuşağı gerek tarıma bakış açısı gerekse tarımın içerisinde nasıl değerlendirirsiniz? 
Gökhan Özertan: Değişime açık olan daha modern kuşağı nasıl tarım sektörüne çekeceğiz? Ben burayı kritik olarak görüyorum. Genel olarak yatırım ve beşeri sermayeye baktığınız zaman tarım sektörüne mesafeli yaklaşıyor. Donanımlı, iyi yetişmiş, değişim yapabilecek, sektörü daha ileriye taşıyabilecek gençler de tarım sektörüne mesafeli. Onları geri kazanmalıyız. Mevcut olanları bu sektörde tutmalıyız.
 
Sürur Kır: Bu konuda dünya profilinde ya da Türkiye’de karamsar mıyız? Ümit vaad eden bir tablo var mı? Gençleri inanılmaz bir şekilde cezbeden teknolojinin farklı olanakları var. Tarıma ilgi duymaları zor mu ya da kolay mı?
Gökhan Özertan: Bir tarafta insanlar hep beyaz yaka olmaya çalışıyor. Büyük şehirlerde, ofis ortamında, çok hızlı sosyalleşebileceği insanlarla çalışmayı istiyor. Diğer tarafta da özellikle pandemi döneminde hapsolduğumuz 3-4 aylık süreçte herkes, doğaya geri dönüş, bahçeli ev, büyük balkonlu, ayağını toprağa basabileceği bir dünya özlemi içine girdi. Bunun ne kadar kritik olduğunu fark etti. Madem burada bir fırsat var bunu değerlendirmeliyiz. Gerek genç, gerek orta yaş olsun bu insanları tekrar nasıl tarıma, kısmen kıra geri çekebiliriz bunu yapmamız gerekiyor. Türkiye’nin mevcut şartlarında bunu yapabilmeniz için çok kuvvetli eğitim, sağlık, kültür, ekonomi alt yapısı olması şart. Bunları planlı, programlı bir şekilde yapmak gerekiyor. Bir anda yapamazsınız. 2021-2022 gibi bir iki sene içerisinde olabilecek bir durum değil. Biraz daha orta vadeli bir planlama yapabilirseniz tarım sektörünü hak ettiği noktaya getirmek mümkün diye düşünüyorum. 

Haber Görseli

UZAKTAN EĞİTİMİN AVANTAJ VE DEZAVANTAJLARI
Sürur Kır: Öğrenciler, pandemide farklı bir sürece girdi. Uzaktan eğitim bu dönemde genele yayıldı ve önümüzdeki dönem de bu şekilde devam edebileceği öngörülüyor. Uzaktan eğitimle bizler de elimizden geldiği kadar yöneticilerimizle birlikte akademik ve benzeri platformlarda yer almaya çalışıyoruz. Uzaktan eğitime avantaj ve dezavantajları ile bakış açınızı deneyimlemelerinizle öğrenmek isteriz?
Gökhan Özertan: Sınıf ortamına alışkın olan öğretmenler ve öğrenciler için biraz zor bir durum çünkü karşılıklı etkileşiminiz var. Öğrenci sınıf ortamında kendini daha rahat hissediyor, parmak kaldırıp soru soruyor. Öğretmen sadece ders materyali ile sınırlı değil, gelen sorular ya da aklına gelen soruları aktarıyor. Etkileşimin çok kuvvetli olduğunu görüyorsunuz. Online eğitimlerde bu etkileşim biraz zayıf oluyor. Bu olumsuz tarafı. Olumlu tarafı da, şu an bizim yaptığımız yayını dünyanın her tarafından izlemek mümkün. Öğrenci için de, çiftçi için de bu geçerli. Biraz merakınız ve ilginiz varsa dünyanın her yerindeki bilgiye, tartışmalara, konferanslara, toplantılara hepsine erişmeniz mümkün. Burada çok büyük bir fırsat olduğunu görüyorum. 
 
Sürur Kır: Medya sektörü için geleneksel ve yeni medya kavramlarını konuşurken, ‘yeni medya aldı başını gidiyor’ diyebiliriz ama geleneksel medyanın yeni medyayı besleyecek unsur olarak kalacağını öngörüyoruz. İlerleyen dönemler için geleneksel medyadan tamamen kopuşun olmayacağını düşünüyoruz.  Onun da bir lezzeti var. Uzaktan eğitimin de belki hacmi artacak ama yüz yüze eğitimi de tamamen bırakmamız söz konusu olmayacak. Uzaktan eğitimin ölçeğine göre belki daha nitelikli hale gelecek belki pazardaki payı fiyatlandırma anlamında farklılaşacak. Ama dediğiniz gibi bunlara da alışmamız gerekiyor. 
 
Çok önem verdiğiniz bir konu da,sohbetiniz esnasında da vurguladığınız çevreci yaklaşımlar. Bu konuya da değinmek istiyorum. Türk tarımında çevreci yaklaşımlar neden önemli? Bu konuya eğilimi nasıl buluyorsunuz? 
Gökhan Özertan: Tarım sektöründe en önemli sermayeniz toprağınız, çiftliğiniz ama havanız da sizin için çok kritik. Yaptığınız uygulamaların ne kadar bir karbon ayak izi bıraktığı çok önemli. Sürdürülebilirlik ve ekolojiye ısrarla vurgu yapmaya çalışıyorum çünkü bizi takip eden nesillere en az bizim sahip olduğumuz kadar kaynağı aktarmamız gerekiyor. Bunu yapmanın yolu da o kaynakları verimli kullanmak. Tüketici olarak bilinçli bir şekilde market rafındaki ya da pazardaki ürünün nasıl üretildiğini takip etmemiz gerekiyor. 
 
Sürur Kır: Vakit ayırdığınız için teşekkürler. Kısa sürede birçok önemli başlığı belki her biri ayrı bir dönemin ders konusu olabilecek biçimde kısa bir şekilde özetlemeye çalıştık. Son olarak sizin eklemek, vurgulamak istediğiniz bir şey varsa onu da duymak isteriz.
 
Davetiniz için çok teşekkür ederim. Şunu unutmamamız gerekiyor: Türkiye olarak çok istisnai bir coğrafyada yer alıyoruz. Derslerde ya da toplantılarda Türkiye’de üretilen ürünlere bakın diyorum. Fındık, çay, her türlü meyve, her türlü tahıl, hayvancılık, balıkçılık var. Çok istisnai kaynaklara sahibiz. Bunu fırsata çevirmemiz, kaynakları çok iyi değerlendirmemiz, üreticinin kazanacağı ama tüketicinin de sağlıklı gıdaya uygun fiyatla ulaşabileceği bir ülke olmamız gerekiyor. Dolayısıyla çok büyük fırsatımız, kaynağımız var. Bunu iyi değerlendirdiğimiz takdirde üreticinin de tüketicinin de umutlu olabilecekleri bir ortama sahip olabileceklerini düşünüyorum.

GökhanÖzertan SürurKır digitalleşme akıllı tarım