MAYIS-HAZİRAN 2018 / AYIN KONUSU

Bitkiler ilaç da olabilir, zehir de


Canan YALÇIN SEVER    

14.05.2018 

Bitkisel ürünlerin de ilaç gibi, hekim tarafından reçetelenmesi gerekliliğinin altını çizen Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü aynı zamanda Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Salih Mollahaliloğlu tıbbi bitkiler ve bunların kullanımıyla ilgili önemli bilgiler verdi.
Son yıllarda doğal yöntemlerle tedavilere bir yönelme söz konusu. Bu yönelmenin bir çok nedeni olmakla birlikte ülkemizde bu konuda bir bilgi kirliliği de var. Birçok insan kulaktan dolma bilgilerle hastalığını tedavi etmeye çalışıyor. Bitkisel ürünlerin de ilaç gibi, hekim tarafından reçetelenmesi gerekliliğinin altını çizen Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü aynı zamanda Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Salih Mollahaliloğlu tıbbi bitkiler ve bunların kullanımıyla ilgili önemli bilgiler verdi.

Tıbbi aromatik bitkilere yönelim gün geçtikçe artıyor. Bu eğilimin artarak devam edeceğini düşünüyor musunuz?
Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 2014 yılında yayınlanan “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği” kapsamında hekimlere yönelik Fitoterapi Uygulama sertifika eğitimleri veriliyor. Bu kapsamda üniversitemizden 225 doktor bu eğitimleri aldı ve artık tıbbi bitkileri reçeteleyebiliyorlar. Tabi bunlar sektör adına oldukça önemli adımlar. Yönetmeliğin yayınlanmasını takiben üniversiteler birer birer Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Merkezleri kurmaya başladılar. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi de bunlardan biri.

Bahsettiğiniz gibi, son yıllarda fitoterapi ve doğal tedavilere bir yönelim söz konusudur. Bunun nedeni birçok faktöre bağlansa da en önemli faktörler şu şekilde sıralanabilir. Öncelikle artık hastalar kendi sağlıklarını korumak için daha aktif rol almak istiyorlar. Bununla birlikte kullanılan tıbbi tedavilerin istenmeyen çok fazla yan etkileri ve toksisiteleri olması, uygulanan tıbbi tedavilerden memnuniyetsizlik veya tam sonuç alınamaması gibi sebepler de hastaların doğal tedavilere yönlenmesine sebep oluyor.

Almanya'da hekimlerin yüzde 66'sı, hastalarına bitkisel ilaçları öneriyor. Japonya'da bu oran yüzde 70'e kadar çıkıyor. Üç fitocoğrafik alanı sınırları içinde barındıran, Anadolu Çaprazı’na ev sahipliği yapan, üç binden fazlası endemik - yani anavatanı Türkiye toprakları olan 12 binin üzerinde bitki çeşidiyle, muazzam bir floristik zenginliğe ve kültüre sahip olan ülkemizin, hala yalnızca yurt dışına bitkisel ham madde satan bir ülke konumunda olması çok acı. Halbuki Türkiye bu zenginliğini büyük bir ekonomik getiriye dönüştürebilir. Tıbbi ve aromatik bitkilerin sağlık, gıda ve kozmetik sektöründe oldukça geniş kullanım alanları var. Ülkemizin aromatik bitkilere önem vermesi gerekiyor. Ülkemiz bitkisel ham maddeleri ve bitkisel ürünleri üretebilecek ve ihraç edebilecek güçtedir. Dünya bitkisel drog, preparat ve ilaç pazarında üretici olarak söz sahibi olabilmek için öncelikle kaliteli ürünler üretmek ve kalite kontrol yöntemlerinin neler olduğunu bilmek gereklidir. Yerli ilaç sanayi, hekimler, eczacılar ve tüm sağlık çalışanları bu konuya sahip çıkmalıdır. Eczacı ve hekimin fitoterapi konusunda bilgili ve bilinçli olması, hastanın kendi kendine yanlış bitkisel tedavilere yönelmesinin önüne geçecektir.

TIBBİ AMAÇLI KULLANILAN BİTKİLER ECZANELERDEN ALINABİLECEK

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi olarak biz de bu alanda Avrupa standartlarında güvenilir tıbbi bitki üretimi ve hekimlerimizin hizmetine sunumu konusunda projeler yürütmekteyiz. Bu kapsamda ilk olarak eczaneler aracılığı ile güvenilir tıbbi bitkileri reçeteleyebilmeleri için ürün temini konusunda ilk adımı atmış bulunmaktayız.

TIBBİ PAPATYA TÜRÜ MAYIS PAPATYASIDIR
Tıbbi aromatik bitkileri satın alırken doğru türü aldığımızı nasıl anlayabiliriz? Örneğin papatya çayı faydalı diye doğadan toplanan papatyalar çay olarak tüketilebiliyor. Tıbbi papatya türü farklı mı? Bu konuda özellikle sık kullandığımız bitkiler üzerinden örnekler verebilir misiniz?
Papatya tür yelpazesi çok geniş bir bitki ve görünüm olarak da birbirlerine çok benzer. Türkiye'de yaklaşık 50 bitki türü var papatya olarak adlandırılan, dünya geneline baktığımızda bu sayı 180’i buluyor. Ama tıbbi papatya dediğimizde anlamamız gereken, Latince Matricaria recutita olarak adlandırılan, mayıs papatyası. Diğer türler içinde zehirli etken maddeler taşıyanlar dahi mevcut. Farklı türde, hatta bazen farklı ailelerden, farklı bitkilerin halk arasında aynı isimle anıldığına sıkça şahit oluyoruz. Benzer durum çok kullanılan bitkilerden melisa ve adaçayı için de geçerli.

Papatya zehirlenmelerine özellikle çocuklarda rastlıyoruz, gaz giderici özelliği sebebiyle kullanıyor aileler. Ama aktardan aldıkları ürün tıbbi papatya değil. Bu gibi olumsuz durumlar fitoterapinin güvenilirliğini ve tedavi yanıtını etkiliyor elbette. Bu yüzden tıbbi amaçlı kullanılan bitki eczaneden alınmalı. Uzman kişiler tarafından bitki teşhis edilmeli, toplanma zamanına, yerine, kurutulmasına dikkat edilerek, gerekli sertifikasyon ve denetleme süreçlerinden geçtikten sonra kullanıcıya ulaşmalı. Bununla ilgili merkez bünyesinde yürüttüğümüz projede son aşamaya geldik. Çok yakın zamanda Avrupa standartlarında tıbbi bitkiler hekim ve eczacıların hizmetine sunulacak.

Haber Görseli

TIBBİ BİTKİLER GÖLGEDE KURUTULMALI
Tıbbi bitkileri satın alırken nelere dikkat etmeliyiz? Örneğin açıkta satılan bitkileri almak sakıncalı mıdır? Plastik ambalajlara konulan bitkilerin bir zararı var mıdır? Koku, renk olarak bitkiler nasıl olmalıdır?
Tıbbi bitkiden verim elde etmek istiyorsak ürün kalitesine dikkat etmemiz gerekiyor. Bitki eczane rafına ulaşana kadar geçen sürede, tohumundan tutun yetişme koşullarına, hasadından kurutma şekline pek çok faktör var ürün kalitesini etkileyen. Üretim, muhafaza ve kullanım şartlarına riayet edilmeyen bitki fayda yerine zarar da verebilir. Mesela bitki nemli ortamda kalmışsa ya da iyi kurutulmamışsa bazı toksinler üreyebiliyor; bu toksinler, karaciğer hasarına, zehirlenmelere hatta kansere sebep olabiliyorlar. 

Genel olarak tıbbi bitkinin gölgede kurutulması tavsiye edilir, bu sayede etken madde ve renk kaybı azalır. Isı, ışık ve nemden uzak ortamda muhafaza edilmelidir. Kokulu bitkilerde kokunun yoğunluğu bitkinin tazeliği hakkında fikir verebilir. Bununla birlikte, aktarlada açıkta satılan bazı bitkilerin, sentetik kokularla kokulandırılarak bitkiye taze- doğal süsü verilmeye çalışıldığına da şahit oluyoruz.

BİRBİRLERİNE BENZEYEN AMA ETKEN MADDELERİ FARKLI BİTKİ TÜRÜ ÇOK

Açıkta satılan bitkinin bir diğer handikapı da doğru bitki teşhisinin zorlaşması. Görünümleri birbirine çok benzemekle birlikte etken maddeleri oldukça farklı pek çok bitki var, bunları ancak uzman bir göz ayırt edebilir. Sonra, tağşiş hususu var biliyorsunuz. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının tağşiş ve taklit yapılan ürünler ile ilgili açıklamalarına şahit oluyoruz sık sık.

Özetle açıkta satılan bitkilerin kontrollü bir üretim standardı olmuyor. Halbuki biz bu bitkileri ilaç olarak reçeteliyoruz. Bu yüzden, üretim ve ambalaj koşullarının kalite güvence sistemlerine uygun olması çok önemli. Tıbbi bitkilerin; el değmeden, hijyenik koşullarda üretimi ve ambalajlaması yapılan, sertifikasyon sürecinden ve denetimden geçmiş güvenilir firmalardan temin edilmesi gerekiyor.

DROG ALIRKEN SERTİFİKALI ÜRÜNLERİ TERCİH EDİN
Bitkisel drog ne demektir? Drog satın alırken nelere dikkat etmeliyiz?
Tıbbi bitkilerin ilaç özelliği gösteren kök, yaprak, çiçek gibi kısımları kullanılarak elde edilen ham veya yarı ham maddelere bitkisel drog diyoruz. Bitkisel drogların hedeflediğimiz etkiyi gösterebilmesi için kaliteli olması çok önemli. Tıbbi bitkilerin kalitesini ve etken madde miktarını değiştiren pek çok faktör var. Bitkinin yetiştirilme şekli, aldığı yağış miktarı, gübreleme ve ilaçlama yöntemleri, toplanma dönemi ve saati, ayrıca toplandıktan sonra bize ulaşana kadar geçen sürede; kurutma yöntemi, depolama şartları, paketlenme süreci ve paket özellikleri gibi detayların tamamı tıbbi bitki kalitesinde rol oynuyor. Tüketici olarak tüm bu süreci kontrol altında tutmak pek mümkün görünmüyor. Dolayısıyla drog satın alırken denetimleri yapılmış, sertifikalı ürünleri tercih etmek önemli.

Tıbbi ve aromatik bitkileri nasıl muhafaza etmeliyiz?
Tıbbi bitkileri yüksek verimle uzun süre kullanabilmek için depolama şartları da önem arz ediyor tabii. Burada dikkat etmemiz gereken temel nokta; bitkinin, ışık almayan, kuru ve serin bir yerde, cam kavanozlarda, ağzı sıkıca kapalı olarak saklanması. Bitkilere koku veren uçucu yağlarının da tedavi edici özellikleri var, bu yüzden bitkilerin kokuları karışacak şekilde başka ürünlerle temas etmesini de istemiyoruz. Bitkilerin raf ömrü değişkenlik gösteriyor; kabaca söylemek gerekirse çiçek yaprak gibi bitki kısımları hasat sonrası yaklaşık 6- 9 ay kullanılabilirken, tohum, kök, kabuk gibi bitki kısımları için bu süre bir- bir buçuk yıla kadar çıkabiliyor, tabii uygun muhafaza şartlarına riayet etmek kaydıyla. Bu sebeple ambalaj üzerinde hasat ve son kullanım tarih bilgileri dikkate alınmalı.

BİTKİLERİN DE MİZACI VARDIR
Aktarlarda satılan 5’li 10’lü karışımları kullanmak doğru mudur? Bitkileri karıştırarak kullanırken nelere dikkat etmeliyiz?
En başta şunu söylemek gerek; tıbbi bitkisel ürün temini için doğru adres eczane olmalıdır, aktar değil! Bitki karışımları hususuna gelecek olursak, tek başına etkinliği iyi olan bir bitkinin, başka bitkilerle karıştırıldığında ortaya çıkan karışım aşırı etkili olup zarar verebilir, ya da bitkiler birbirlerinin etkinliklerini baskılayıp beklenen faydayı azaltabilir. Mesela zayıflama kürlerinde sıkça tavsiye edilen mısır püskülü, atkuyruğu, kiraz sapı gibi idrar söktürücü özellikte bitkilerin birlikte uzun süre kullanılması böbrekleri yorar veya kan tuzlarını azaltabilir. Öyleyse bitki karışımları hazırlanırken hassas bir denge gözetilmeli. Karışımdaki bitki sayısından ziyade bir reçetede yer alan bitkilerin doğru seçilmesi ve dozlarının doğru ayarlanması önemli. Mesela bizim geleneğimizde meşhur bir ‘mesir macunu’muz var, 41 çeşit bitkiden oluştuğu söyleniyor. Bazılarının formülleri günümüze kadar ulaşmış çeşitli tiryaklar var, yine bunlar da 40- 50 bitkiden müteşekkil. Bunlar daha ziyade bazı özel rahatsızlıklarda ya da zehirlenme gibi ciddi durumlarda kullanılmış.

Bizler bugün bitkinin etken maddesini, yapı tayinini tespit edebilecek teknolojik yeterliliğe sahip olmamıza rağmen, bitki ya da ilaç etkileşimlerini yüzde yüz netlikte öngöremiyoruz. Peki, yüzlerce yıl önce bu kadar çok bitkiyi tek bir tarif içinde barındıran reçeteler nasıl, neye göre yazılmış?
Geleneksel tıpta ‘mizaç’ diye bir kavram var. Kişilerin olduğu gibi, gıdaların da mizacı var. Geleneksel tıp hekimleri reçetelerini düzenlerken önerdikleri bitkinin hem hastanın mizacına uygun olması şartını gözetmişler, hem de aynı reçetede bulunan bitkilerin birbirleriyle mizacının uyumlu olmasına dikkat etmişler. Bu sayede, bugün farmasötik etkileşme ya da ilaç geçimsizliği dediğimiz tedavi engelini bertaraf etmeye çalışmışlar. Bizler bugün bu mizaç bilgilerinin tamamına vakıf değiliz maalesef. 

Fotoğraf Galerisi

BİTKİSEL TEDAVİ UZMANLIK İSTEYEN VE BİREYSEL UYGULANMASI GEREKEN BİR YÖNTEM
Toplumda genelde bitkiler ilaç gibi algılanıyor. Bitkilerin yanlış kullanımı ya da fazla kullanımı ne gibi sağlık sorunlarına yol açıyor? Bu bitkileri tüketirken nelere dikkat etmeliyiz? 
Evet, bitkiler ilaç da olabilir, zehir de. Önemli olan doğru bitkiyi, doğru şekilde, doğru dozda kullanmak. ‘Şifalı bitki zararsızdır.’ gibi yanlış bir kanı var maalesef. Burada Paracelsus’un ünlü sözü geliyor akla; ‘İlacı zehirden ayıran dozudur.’ Nitekim yanlış tedaviler neticesinde böbrek ve karaciğer yetmezliği, ciddi alerjik reaksiyonlar, zehirlenmeler gibi ağır tablolarla karşılaşabiliyoruz. Bitkisel tedavi muhakkak uzmanlık isteyen ve bireysel uygulanması gereken bir tedavi yöntemi. Bu nedenle kulaktan dolma bilgilerle, komşu reçeteleriyle veya kitaplardan, internetten okuduklarımızla hastaların kendi kendilerini tedavi etmeye çalışmaları doğru değil. Tanı ve tedavi süreci fitoterapi eğitimi almış bir hekim gözetimide devam etmeli. 

İlaç kullanırken bitkileri tüketmek doğru mudur? En çok tüketilen ürünler üzerinden hangi bitkiyle hangi etken maddeli ilaçları tüketmemeliyiz?
Bitkileri sadece ilaç olarak değil gıda olarak da tüketiyoruz. Tabii ki ilaç kullanan kişi bitkisel hiçbir ürünü tüketmesin diyemeyiz. Ama bazı özel bitkiler ilacın kan düzeyini artırmak ya da azaltmak suretiyle tedaviyi etkileyebiliyor. Tıbbi bitkiler, ilaçlar ve gıdalar vücut tarafından metabolize edilirken (CYP3A4 gibi) bazı ortak molekülleri kullanabiliyorlar, bu sebeple bitki kullandığımız ilacın vücutta kalış süresini uzatabiliyor ya da kısaltabiliyor. Bazen de bitki ilaçla benzer veya zıt yönde etki gösterdiği için ilaç dozunu değiştirmek gerekebiliyor.

Sıkça kullanılan bitkiler üzerinden örnek vermek gerekirse, artık hepimizin bildiği greyfurt yoğun ilaç etkileşimine sebep olan bir bitki. Sarı kantaron, nar, meyan kökü için de benzer etkiden söz etmek mümkün. Bunun dışında, kiraz, sarımsak, limon, ginseng gibi bazı bitkiler kan sulandırıcı özellikte, kan sulandırıcı ilaç kullanan bir hasta bu bitkileri dikkatli tüketmeli. Benzer durum şeker ve tansiyon hastaları için de geçerli.

BİTKİSEL ÜRÜN DE İLAÇ GİBİ, HEKİM TARAFINDAN REÇETELENMELİ
Piyasada zayıflama hapları ve buna benzer birçok vaad içeren ürün bulunuyor. Bu ürünler için tavsiyeleriniz nelerdir?
Obezite çağımızın hastalığı. Birileri bunu kazanca dönüştürmek istiyor tabi; gerek aktar raflarında, gerekse internet reklamlarında kilo verdirme vaadiyle insanları kandıran ürünleri çok sık görüyoruz. Tabi zaman zaman zayıflatıcı etkisi olduğu iddia edilen bu ürünleri kullandıkları için yaşamını kaybeden, kalp krizi geçiren insanların haberlerine rastlıyoruz. Zayıflatma vaadiyle piyasaya sunulan bu ‘bitkisel’ ürünlerin pek çoğunun içinde sibutramin denilen bir madde tespit edildi, kullanımı yasak olan bir madde bu. Kalp ritminde bozulma, ani kalp durması, tansiyon yükselmesi, beyin fonksiyonlarında bozulma, unutkanlık, psikolojik bozukluklar, beyin kanaması, felç, karaciğer bozukluğu ve bağırsak harabiyeti gibi geri dönüşsüz yan etkilere neden olduğu artık kesin olarak bilinmektedir. Bu konuda da tavsiyemiz yine aynı olacak; bitkisel ürün de ilaç gibi, hekim tarafından reçetelenmeli, tedavi süreci hekim kontrolünde olmalı ve ürün eczaneden temin edilmeli.